27

1K 96 58
                                    

"Kâbustu," dedim ne diyeceğimi bilmez hâlde. Şaşkın bakışları etrafı taradı ve sonra gözleri, elimi sımsıkı tutan eline kaydı. Parmakları gevşerken elini çekecek sandım ama beni şaşırtıp tutmaya devam etti.

"Ah..." diye mırıldandı ve boşta olan elini dağınık saçlarına geçirdi. Ardından elini elimden çekti ve elim açık, boş kaldı. Göğsü hızlı hızlı soluk alıp verdiği için inip kalkıyordu, o gördüğü kâbusu sindirmeye çalışırken yavaşça ayağa kalktım. O kadar berbat görünüyordu ki içimde bir şeylerin sızladığını hissettim. Yavaşça doğrulurken yorgun gözlerle bana baktı. Bu hâliyle bile bu kadar güzel görünmeyi nasıl başarıyordu? Gözleri televizyona kaydı, bir an dudaklarında bir gülümseme görür gibi olsam da emin olamadım. Yüzü hâlâ kül rengindeydi.

Ayağa kalkarken, "Bir duş almam lazım," diye mırıldandı. Hiçbir şey söylemeden öylece ona bakıyordum, delici açık kahve gözleri gözlerimi bulduğunda orada saklanan acı, vicdanımı tırmaladı.

"Niye öyle bakıyorsun?" diye sordu ifadesiz bir sesle. Oysa onu uyandırdığım, elini tuttuğum ve ona dokunduğum için kızacağını sanıyordum. Omuz silkip bakışlarımı kaçırdım ve hâlâ animasyon filminin oynadığı ekrana döndüm. Ayağa kalkıp tekrar ekrana baktı, yüzünde alaycı bir gülümseme belirmişti. Gerçekten kâbusun etkisinden sıyrılmış mıydı yoksa bir maske miydi, bilmiyordum.

"Animasyon ha?" dedi yüzündeki alay sesine yansıdığında. Ardından bana baktı, sessizliğimi korumaya devam ediyor, ifadesiz gözlerle ekrana bakıyordum. Az önce gördüğüm Park Chanyeol bir yabancıydı. Aslında Park Chanyeol'ün kendisi bir yabancıydı, o kadar farklı kişiliklere bürünebiliyordu ki onu her şeyiyle tanımak imkânsızdı. "Film gecesi yapmalıyız."

"Film gecesi mi?" Kaşlarımı kaldırarak baktım ona. Gözlerindeki ifade hâlâ yorgundu ama yüzünün rengi daha sağlıkııydı ve parlıyordu. Bu Park Chanyeol kesinlikle daha iyiydi.

"Evet," dedi. "Korku filmi gecesi."

Ben yüzümü buruştururken göz kırptı ve merdivenlere yöneldi. Bu hareketi beni şaşkına çevirirken tekrar kendimi koltuğa bıraktım. Gözüm televizyon ekranında olsa da dikkatim orada değildi, merdivenleri çıktığını göz ucuyla görebiliyordum. Acaba rüyasında ne görmüştü? Tamam, babasını gördüğünü anlamıştım ama ne şekilde görmüştü ki? Babasının vurulduktan sonra cesedini görmüş müydü? Bu düşünce somurtmama sebep oldu.

Düşüncelere daldığım sırada evin kapısı açıldı, Sehun ve Suho'nun sesini duydum. Film reklam arasındaydı, zaten izlediğim söylenemezdi. Ben girişe doğru bakarken Sehun da basket atar gibi evin anahtarlarını anahtarlığa attı ve sırıttı.

"Baekhyun!" Beni görünce içtenlikle gülümsedi. "Naber liseli?"

"Animasyon izliyorum," dedim ben de elimde olmadan gülümseyerek. Salona girdiğinde elini üçlü koltuğun başına yasladı ve zıplayarak az önce Chanyeol'ün yattığı yere uzandı. Beni görmek için başını arkaya yatırdı.

"Film gecesi yapmalıyız." Yüzümü buruşturdum. "Doğru düzgün, kaliteli bir film izlemek için," diye ekledi.

"Neyi varmış animasyonun?" diye homurdandım.

"Çocuklar için," dedi sanki çok barizdi olan bir şeyi göremiyormuşum gibi. "Korku filmi bizim geleneğimizdir." Suho, salona Sehun'dan daha sonra girmişti. Bana başıyla hafifçe selam verirken bakışlarımı kaçırdım. Beni hâlâ huzursuz ediyordu ve sebebini çözemiyordum. Suho, Sehun'un uzandığı koltuğun başında durup ona baktı.

"Bir şey içecek misin?" diye sordu biçimli kaşlarını kaldırarak. "Ben bir bira alacağım."

Sehun, "Bana yemek yap hanım!" dedi şakacı bir sesle. Suho da göz devirip kenardaki yastığı Sehun'a attı ama Sehun yastığı rahatlıkla tutup ona geri gönderdi. Suho kıkırdayarak yastıktan kaçarken Sehun ona öpücük attı. Onların bu tatlı hâline gülümsemeden edemedim. Sehun sırıtarak bana baktı.

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin