(Baekhyun'un hayatını anlatan bir bölüm çoğunlukla.)
"Ben biraz dans edeceğim," dedi Yori. Sonra Chanyeol'e döndü. "Bana eşlik etmek ister misin?"
Chanyeol başını sallayıp onayladı ama pek de istekli görünmüyordu. Hiçbir şey söylemeden gideceğine emindim ama beni şaşırttı ve kulağıma eğildi. "Yapmayı düşündüğün şeyi yapma Şahmeran."
Kulaklarıma dokunan sıcak nefesi beni ürpertti; ona baktım. Onun gözlerine ifadesizlik hâkim olsa da dudakları düz bir çizgi hâline gelmişti. Telaşlanmış mıydı? Birazdan Yori'yle dans edeceğini düşünmemeye çalışıyordum.
"Biz de dans edelim mi?" diye sordu Yuta. Ona baktığımda gözlerinde sıcak bir ifadenin olduğunu gördüm, enkaz gibi hissetmeme rağmen ona gülümsemeyi başarabildim.
"Tabii," dedim kısaca. "Ama ilk önce lavaboya gitmem gerek."
"Tamam." Dudakları hafifçe kıvrıldı. "Ben bardayım."
Hafifçe başımı sallayıp ayağa kalktım, birkaç yudum birayla sarhoş olacağımı sanmıyordum ama yine de kalbimin üstüne kara bulutlar çökmüş gibiydi. Belki de böyle hissetmeme neden olan şey benliğimi kaybediyormuş gibi davranmamdı. Belki de Chanyeol'dü. Şahmeran.
Sevdiği adama olan bağlılığını son nefesinin sıcaklığıyla damgalayan hatta ölümün o geri dönüşü olmayan mahzenlerine adım atan, gücün o güzelliğin sembolü olan kadın... Şahmeran.
Tuvalete girdiğimde bütün kabinler doluydu ve sıra vardı. Acil tuvalete girme ihtiyacım olmadığı için yanaklarımı soğuk suyla biraz ıslatmakla yetindim, sıra bekleyecek hâlde değildim. Başımı kaldırıp aynaya bakmaya cesaretim yoktu ama yine de baktım.
Kahverengi gözler donuk bir ifadeye bürünmüştü, hissettiğimin aksine o kadar da yabancı değildim kendime. Kanıma karışan alkol henüz hiçbir belirti göstermiyordu ama anında ruhumdaki boşluklara sızarak, beni psikolojik olarak etkilemeye başlamıştı. İçimdeki zincirlerini kırmaya çalışan bir şeyler vardı ve karanlığın içine, gölgelerin arasına saklanmışlardı. O zincirler kırıldığı takdirde ne olacağını ben de bilmiyordum. Kaşlarım çatılırken saçlarımı düzelttim ve tuvaletin çıkışına yöneldim.
Yuta bar taburelerinden birine oturmuş, tezgâha yaslanmış beni bekliyordu. Biradan daha ağır şeylere geçtiğini kristal kadehten anlamıştım. Dudaklarımı birbirine bastırırken yavaşça yanındaki tabureye oturdum. Bana yandan bir bakış attı, dudaklarında çarpık bir gülümseme vardı.
"Doğal olmanı seviyorum," dedi yüzümü incelerken. "Hep çok az makyaj yapıyorsun."
"Pek sevmediğimden," derken gözlerim dans pistini tarıyordu. Fazla hareketli bir parça yoktu ama yine de dans edilebilirdi. İnsan kalabalığının arasında ara ara bir sarı kafa ve Chanyeol'ü görebiliyordum.
"Yori'yi de pek sevmedin sanırım." Açık sözlülüğü karşısında ona şaşkınca baktım, yüzümdeki ifadeyi görünce özür diler gibi gülümsedi.
"Hayır, aslında buna sevmemek denemez." Kaşlarım çatıldı. "Buna karar verecek kadar tanımıyorum sonuçta fakat aramızda bir gerilim olduğu gerçek."
Omuz silkti. "Haklı sebepleri var." Gözlerinin içine baktım. "Her şeyden önce sen masumsun."
"Masum mu?" Bunu kulaklarıma inanamıyormuş gibi söyledim. "Erkekler hakkında sıfır tecrübe..." Sıfır kelimesini bastırarak söylemişti. Gülümsedi.
"Hiç sevgilim olmaması masum olduğum anlamına gelmez." Masum kelimesi pek bana göre değildi.
"Biriyle yattın mı?"