39

897 82 24
                                    

"Şahmeran mı?" dedi Chanyeol şaşırarak. "İyi de sana böyle seslendiğimi bir tek sen biliyorsun." Böyle bir şey beklemediği açıktı. "İçeriden fethetmek..."

"Saçma, değil mi? İçeriden fethetmekten kastı ne? Hiç anlamadım." Chanyeol bir an dikkatle bana baktı ama sonra omuz silkti.

"Boş ver. Beni iyi tanıyan biri olmalı. İşbirliği nasıl olacak? Seni bulacak mı?"

Başımı iki yana salladım. "Bana bir telefon numarası verdi." Chanyeol alay dolu bir sesle güldü.

"Eminim özenle saklıyorsundur."

"Yırtıp attım," dedim kuru bir sesle. Şaşırma sırası ona geçmişti.

"Yırtıp attın mı? Neden?"

"Benden istediklerini halledip bir an önce kurtulmak istiyorum. Kim olduğunu bilmiyorum, amacı ne bilmiyorum. Ama daha fazla senin bataklığında çamura bulaşmayacağım. Birinin seninle derdi varsa kendi başına halletsin. Bu oyunlara daha fazla bulaşamayacağım." Chanyeol kaşlarını çattı. "Yuta'dan da ne istiyorsun bilmiyorum ama istediğini yapınca bu iş bitecek, değil mi?"

"Seninle anlaşmamız Yuta'dan ibaret değil. Yuta'yı gözünde çok büyütüyorsun ama o sadece bir piyon. Bizim şaha ulaşmamız lazım."

"Bu da ne demek?" diye sordum şaşkınlık içinde. Chanyeol çatalını yavaşça tabağa bıraktı ve ayağa kalktı.

"Şu demek güzelim, seninle daha çok yolumuz var." Kahve fincanını alıp mutfak kapısına doğru yürüdü. "Hadi kalk, alışverişe gidelim."

Daha çok yolumuz mu vardı? Yuta'dan başka oyunlar da mı oynayacaktık? Yerimden kalkıp peşinden gittim. Tembel tembel merdivenlere doğru yürüyordu. "Daha çok yolumuz var derken?"

"Hazırlan Baekhyun," dedi beni duymazdan gelip.

"Ne alışverişine çıkacağız?" Derin bir nefes alıp bana bıkkınlıkla baktı.

"Az önce kamp dememiş miydin sen? Kampa öylesine bir çanta hazırlayıp gidilmez. Hadi çabuk ol, bekletme beni."

Chanyeol, büyük bir alışveriş merkezi ve ben.

Shibuya Hikarie'ye gittiğimizde etrafta hangi dükkânlar olduğunu bilmediğim için saf saf çevreme bakarak Chanyeol'ün arkasında dolanmaya başladım. Tabii Chanyeol hızlı yürüdüğü için peşinden koşmam gerekmişti. Sonunda bıkıp ona yetişmeye çalışmadan geriden yürümeye başladım. Alışveriş zaten sevdiğim bir şey değildi, ne gerekiyorsa o alsa ne olurdu sanki?

Bir de Chanyeol'ü görünce kıkırdayan kızlar vardı, bu kızların arasında daha ilköğretim öğrencisi olduğu her hâlinden belli olan çocukların da bulunması sinir bozucuydu. Sanki hiç erkek görmemişlerdi. Ellerimi lacivert yağmurluğumun cebine soktum. Hiç dikkatimi çekmese de bir mağazanın vitrininin önünde durdum ve siyah bir kazağı incelemeye başladım. Chanyeol beni bulamayınca ne yapacaktı acaba? Tabii çevresinde o kadar kız varken benim yokluğumu fark ederse...

Kazağı incelemeyi bıraktım ve vitrin camından görünen soluk yansımama baktım. Kısa, lacivert yağmurluğumun altına gri bir kazak giyinmiştim. Ayaklarımda da çizmelerim vardı. Saçlarım da oldukça düzenli görünüyordu.

Ayrıca kazak da hoşuma gitmişti.

Vitrin camının soğuk yansımasında bir başkası belirdi ve yağmurluğumun kapşonundan tutup beni çekmeye başladı. Dengemi zar zor sağlarken bana aldırış etmeyen Chanyeol'e baktım. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Bir mağazada duracaksan bana haber ver. Birden ortadan kaybolmak da ne demek?" Sinirli görünüyordu. Elinden kurtuldum. Hâlâ birkaç kişi bizi izliyordu. Başka işleri yok muydu bunların?

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin