Göz kapaklarım yarı yarıya gözlerimi kapatmış, kirpiklerimin üzerine devrilmek üzerine bana savaş açmıştı. Artık soğuk değildi, aksine insanı mayıştıran bir sıcaklık vardı ve Chanyeol'ün mırıldandığı şarkı, ninni gibi geliyordu. İşaret parmağı sırtımın tam ortasında bir aşağı bir yukarı hareket ediyor, uykuya dalmamı engelliyordu.
Kaç saattir burada böylece duruyorduk, hiçbir fikrim yoktu. Onun yanındayken akrep ve yelkovan bana sırtını dönüyordu, zaman nasıl akıp gidiyor, anlayamıyordum. Ama emin olduğum bir şey varsa o da burada gerçekten huzurlu ve güvende hissettiğimdi. Her ne kadar masum sayılmayacak bir pozisyonda olsak da. Yanlış yorumlayacağım herhangi bir harekette bulunmamıştı, hatta sırtımda dolaşan eli dışında kıpırdamadığını bile söyleyebilirdim.
Bacaklarımı iki yanına alacak şekilde kucağına oturmuştum, başımı yan çevirip omzuna yaslamıştım ve yüzüm, boynunun girintisine denk geliyordu. Ellerim gevşek bir şekilde göğsünde duruyordu.
Şarkıyı mırıldanmayı bıraktı. "Uyudun mu?"
Başımı hafifçe iki yana salladım. Ağlamaktan sesim biraz kısılmıştı ve o kadar yorgundum ki kendimi hasta gibi hissediyordum. Ellerim Chanyeol'ün göğsünden kayıp belini buldu ve ona sarıldı.
"Daha iyi misin peki?"
"Daha iyiyim," dedim bulanık sesimle.
Elini sırtıma koyup bana sarıldı. Ona iyice sokulurken kollarının nasıl bu kadar güvenli ve güzel olduğunu düşünüyordum.
Yine sessizlik çöktü ama Chanyeol'ün bu durumdan rahatsız olduğu açıktı. Çünkü genellikle ya beni azarlardı ya da ben onu azarlardım. Bana birkaç gün önce konuşmamın hoşuna gittiğini söylemişti.
"Benim için ilk." Sesinde garip bir tonlama vardı. Başımı kaldırmadan mırıldandım.
"Neden bahsediyorsun?" Chanyeol'ün gözleri omzumda sabitlendi. Belli bir noktaya bakıyor, düşüyordu.
"İlk defa biri kucağımda oturuyor. Pardon, biri mi? Küçük bir erkek çocuğu..."
"Ben çocuk değilim," diye itiraz ettim.
"Sen daha bir lise öğrencisisin Baekhyun." Gülümsediğini görmesem de hissettim. "Senden üç dört yaş küçük birini düşün. Gözüne nasıl görünüyor?"
Kaşlarımı çattım. "On dört yaşındaki bir çocuğu mu düşüneyim? Ergenliğe yeni girmiş biriyle benim ne alakam var?"
"İşte bizim olayımız da, böyle. Sen hâlâ yetişkin değilsin ama ergen de değilsin."
"Ama ben kendimi çocuk gibi hissetmiyorum. Aksine, bence senin kadar olgunum."
Bir süre daha sessizlik hakim oldu fakat bunu bozmaya kararlıydım.
"Onu öptüğünü gördüm."
Chanyeol sustu, sessiz bir iç çekiş kapladı odayı. "O beni öpecekti fakat ittim." Chanyeol'ün gözlerini yüzümde hissederken şaşkınlıktan aralanan dudaklarıma hâkim olamadım. "Algılamak istediğin gibi algılıyorsun. Seninle uğraşmasının canımı sıktığını anlatmak için çağırdım onu oraya. Öpüşme falan yok ortada."
"Neden o kadar yakın duruyordunuz o zaman?" Odayı dolduracak minik bir kahkaha attı.
"Herkesin içinde bağırıp çağırsam başıma toplanırlardı."
"Yori artık kafayı seninle bozar, o potansiyel vardı onda." İç geçirdim. "Artık Yuta'yla işim kolay."
Chanyeol'ün beni saran kolları sıkılaştı ve yanağını yanağıma yasladı.