54

601 53 48
                                    

Hissetmek çok farklıydı. Özellikle hayalini kurduğunuz bir şeyi tam kalbinizde hissetmek bambaşkaydı.

Kum saati ters çevrildiğinde akan kumun değişmemesi gibi, geleceğimin üzerine dökülen geçmişin kalıntıları hep aynıydı. Ardımda bıraktığım on sekiz yılın her geçen günü biraz daha kendi başımın çaresine bakmayı öğrenmekle geçmişti, küçük bir çocukken bile kendi kendimi eğitmiştim ben. Okula girerken anne babaların çocuklarına verdiği öğütleri giydirirdim düşüncelerime, bir babanın oğlunun saçlarını okşarken ben babamın uzatmak isterken kısacık kestirdiği saçlarımla oynardım. Yine de şimdiki aklımla düşündüğümde, anlam veremediğim kadar normal hissediyordum o zamanlar. Ne kadar dışlandığımı yeni yeni görebiliyordum, kendi başıma birbirine uydurduğum kıyafetlerin aslında ne kadar uyumsuz olduğunu daha yeni anlıyordum.

Güvende hissederdim kendimi, akşam hava karardığında eve dönerken geçtiğim ara sokakların taşıdığı tehlikenin bile göz ardı edeceği biri gibi hissederdim. Yalnızdım evet, bu şikâyetçi olduğum bir konu olmamıştı ama bu yalnızlık hissi soluduğum havaya işlemiş gibiydi. Yaşayamadığım çocukluğumda kalmış biriydim belki de. Yorgundum en çok.

Park Chanyeol'ün kollarında hissettiğim, bu güvendi. O derece saf ve güçlü bir güven veriyordu bana, yaptığı onca şeye, ezip geçtiği onca parçama rağmen...

İçinde bulunduğum saniyelerin bana birer birer taşıdığı acıyı elimin tersiyle itip yüzümü Chanyeol'ün göğsüne yaslarken kulağım tam kalbinin üstüne geliyordu. Rahat bir pozisyon aldıktan sonra Chanyeol'ün kolları tekrar beni sardı. Gözlerimi kapatırken kalp atışlarını dinlemeye başladım.

Ritmik ses, içimde bir şeyler uyandırırken, "Çok zor birisin," diye mırıldandı Chanyeol. Yanağımı göğsünden ayırmadan başımı yukarı çevirip ona baktım, kaşlarını çatmış küvetin kenarını izliyordu. Ben ona anlamayan gözlerle bakarken bir süre sonra gözlerini gözlerime çevirdi. "Sana bir şey söylemiştim, hatırlar mısın bilmem. Özgüveninin zayıf olduğunu, yoldan geçen biri sana kötü bir şey söylese onu üstüne alınıp inanacağını ama iyi bir şey olduğunda da bunu görmeyi reddettiğini."

Kaşlarımı çattım. "Hatırlıyorum."

Chanyeol parmağını iki kaşımın ortasına bastırdı. "Kaşlarını çatma." Bunu söylerken kendisi de kaşlarını çatıyordu. "İyi şeyleri görmüyorsun Baekhyun."

"İyi olan bir şey mi var?" diye sordum. "Şu an her şey çok kötü."

"Her şey mi? Seni kaçırdığımdan beri değişen hiçbir şey yok mu yani?" Bir an düşündüm, ardından hayır der gibi başımı iki yana salladım. "Sana aptal derken haklı olduğumu düşünüyordum zaten ama şu an tescillemiş oldun Byun. Aferin."

"Yine ne yaptım?" diye homurdandım. Chanyeol altımda kayarak doğruldu ve küvetin içine oturdu, ben de bacaklarının arasına otururken sırtımı göğsüne yasladım. Chanyeol tam gözlerimin içine bakıyordu, ona bakmak için başımı yüzüne çevirdim.

"Bir şeyleri açıklamaktan nefret ederim Baekhyun. Ve sen sürekli bir şeyleri açıklamak zorunda bırakıyorsun beni. Bu cidden sinir bozucu."

Chanyeol etrafına su sıçratarak ayağa kalktı. Ne olmuştu birdenbire? Kenardan havlu almak için yöneldiği sırada bileğinden çekerek küvete doğru eğdim bedenini.

"Dengesiz. Hiçbir şeyi açıklamadığın için iki kelimeden fazla konuşamıyoruz zaten."

"İyi. Kurulan odaya gel, konuşacağız." Havluyu kurulanmam için kenara bırakıp giderken küvetten çıkıp üstümdeki kıyafetleri çıkarttım. Boxerımı da titreye titreye çıkarırken sonunda dayanamayıp söylenmeye başlamıştım. Söylenmelerime karşılık Chanyeol diğer odadan kahkaha atıyordu. Dengesiz herif.

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin