"Sadece üç saniye sonra bariyere çarpmış olacağız." Chanyeol gözlerini yoldan çekip bana baktı. "Bir..." Gözlerimi açıp ona baktım. "İki..."
Yana atılıp direksiyonu çevirdim, araba sarsılarak son anda yola geçerken elim ayağım titriyordu. Bir an iki kişi direksiyona hâkim olmaya çalışınca araba sarsıldı ama ben geri çekilince Chanyeol toplamıştı. Ellerimle yüzümü kapattım ve hıçkırmaya başladım. Bana bunu neden yaşatıyordu?
"Senden nefret ediyorum." Ellerimle yüzümü kapattığım için sesim boğuk çıkmıştı. Ellerimi yüzünden çekip ona baktım. "Ölmek istiyorsan git öldür kendini. Arkandan üzülecek, ağlayacak kimsen yok zaten. Eminim sevincinden dört köşe olacak insan sayısı çoktur ama. O listenin başını çekiyor olacağım."
Chanyeol duydukları karşısında bir an bana bakacak gibi oldu fakat son süratle giden bir arabanın içindeyken bunu yapması mümkün olmamıştı.
"Doğru," diye onayladı. "Ama beni kendinden farklı görmen tuhaf. Senin arkandan üzülecek olan kim?"
"Benim en azından senin aksine bir ailem var!" Chanyeol ona tokat atmışım gibi bana baktı. Bunu söylediğim an pişman olmuştum ama geri almam imkânsızdı. Gözlerinde elinden oyuncağı alan çocuğun ifadesi vardı. Gözleri mi dolmuştu?
Kendini anında toparladı ve ben gücüne hayran kaldım tekrar.
O sırada karanlık gökyüzünü delen tehlikeli siren sesleri çalmaya başladı. Refleks olarak arabanın arkasına baktım ve beş altı tane polis arabasının bize doğru ilerlediğini gördüm. Yüzümdeki bütün kan çekilirken şaşkınlıkla Chanyeol'e baktım ama o kırgın gözlerle yola bakıyordu.
"İşte yarış şimdi başladı," diye mırıldandı. Önümüzdeki beyaz arabanın başka bir yola saptığını gördüm, Yuta ve Jaehyun da hızlarını arttırarak başka bir yön çizmişlerdi kendilerine. Herkes polisten kaçarken Chanyeol kılını bile kıpırdatmıyordu. Bir şeyler söyleme ihtiyacı içinde hissettim ama kendimi duyacağımdan bile şüpheliydim.
"04 CH 6789. Arabayı durdur."
"Chanyeol..." Diyecek gibi oldum ama lafımı kesti.
"Konuşma." Gaza yüklenip polislerle arasındaki mesafeyi açmaya başladı. İki ayrı siyah araba önümüze geçmek için hızlandılar ama Chanyeol onlardan daha deneyimliydi. Önlerine geçmelerine engel olmak için yolda yılan gibi kıvrılıyordu ama yine de iki arabayla baş etmek imkânsızdı. Arabalardan biri önümüze geçerken korkuyla Chanyeol'e baktım.
"Ne duruyorsun?" diye sordu Chanyeol. "Üstüme atılıp dursana. Al sana istemediğin kadar polis. Benden kurtulman için şans."
"Araba yoldan çıksın da ikimiz de ölelim, değil mi? Ben senin gibi değilim. Atlat onları."
"04 CH 6789. Arabayı durdurmazsan müdahale edilecektir." Chanyeol aldırmadı bile. Yüzünde tek bir kas dâhi oynamıyordu. Ben korkuyla ne yapacaklarını anlamaya çalışırken öndeki siyah arabanın camından birinin sarktığını gördüm. Beylik tabancasını bize doğru uzatmıştı, daha doğrusu arabayı hedef alıyordu.
"Siktir," diye tısladı Chanyeol ve direksiyonu kırdı. Tam o sırada silah patlamıştı; Chanyeol arabayı durdurmalarını sağlayacak herhangi bir kurşun darbesini engelledi ama arabanın konumunu değiştirdiği için kurşun cama saplandı ve ön cam binlerce parçaya ayrılarak etrafa saçıldı. Kucağıma düşen cam parçalarına dehşetle bakarken hızla Chanyeol'e döndüm. Kurşun nereye gitmişti? Bir an Chanyeol'e saplandı sandım ama yüzünde buna dair hiçbir iz yoktu.
Chanyeol vitesi geri alıp gaza bastı, Porsche buradaki bütün polis araçlarından katbekat iyi olduğu için hiç zorlanmadan onları geçmeyi başarabilmişti. Ayağını gaz pedalından hiç çekmeden ilerlemeye devam etti.