Baekhyun
İçinde sakat bir ruhun yaşadığı bedenin adı buydu.
Düşünceler tarafından terk edilen zihnim bir harebeden ibaretti.
Boş bakışlarım, yorgun gözlerim ve solgun tenim kâbuslarımın izlerini taşıyordu; tıpkı odamın camına düşen o soluk yansımamın, en derin korkularının izlerini taşıması gibi.Bir an ellerime bakmamak için kendimi güçlükle tuttum; sanki ellerime bakarsam o kanlı satır çizgilerini görecektim.
6 ay önce:
Hâlâ çiselemeye başlayan yağmura aldırmamaya çalışarak ne kadar güçlü olduğunu kendi kendine kanıtlamaya ihtiyacı vardı. Tetiğe basmak hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Bu savaşta galip geldiği zaman gücünü kendine kanıtlamış olacaktı. Uzun zaman önce tebessümlere kapısını kapatmış olan dudakları kendine olan kızgınlığıyla gerildi.
Sokağın sonuna gelince adımlarını yavaşlattı. İri gözleriyle omzunun üstünden sokağa baktı. Tamamen yalnızdı, az önce burda olan yaşlı kadının nereye kaybolduğunu bilmiyordu ama umursadığı da söylenemezdi.
Tam o sırada yaslandığı duvarın diğer tarafındaki kitapçının kapısı açıldı. Eli pantolonun beline sıkıştırdığı silahına giderken nefesini tutmuş, her sesi duymak için kulaklarını kabartmıştı. Başının yarısı görünecek şekilde duvarın kenarından sesin geldiği yere baktı. Gözüne ilk çarpan kısa, düz saçlar oldu. Davetsiz gözler henüz 18 yaşında olan genç çocuğu incelerken çocuk her şeyden habersiz başını kaldırdı. Ve katil, kurbanının yüzünü tam olarak o zaman gördü.Genç çocuğun ailesiyle, özellikle abisiyle pek yakın olmadığını bilse de bu ayrıntıyı pek umursamıyordu. Merhamet yoktu. Abisi merhamet göstermemişti ve şimdi o da göstermeyecekti.
Genç adam silahını genç çocuğa doğru yönelttiğinde içinde hiçbir kıpırtı oluşmadı. Ne bir tereddüt ne bir acıma. Birazdan cansız bedeni öylece yere serilecekti."Kahretsin." diye mırıldandı genç adam. Eli tetiğe gitti. Parmağının uygulayacağı tek bir baskı çocuğun kafasını darmadağın edecek ve istediği sonuca ulaşmasını sağlayacaktı.
Ve silah büyük bir gürültüyle patladığında her şey çok hızlı gelişmişti. Çocuğun çığlığı yankılanmadan hemen önce bir gürültü daha koptu ama bu gürültü silah sesinin aksine camın parçalara ayrılırken kopardığı feryattı.Tetiği çekmeden önce elinin titrediği fark etmişti. Yapamamıştı. Hayır, yapamamıştı yanlış kelimeydi. Yapmamıştı. Çünkü o kısa sürekli zaman diliminde aklına çok daha iyi bir plan gelmişti. Bu kadar basit olmamalıydı.
İki eli de ceplerinde ilerlerken attığı adım âdeta yeri titretecek kadar güçlüydü. Uzun zaman sonra ilk defa dudakları kıvrıldı. Ama bu çocuğun sergilediği sıcak gülümsemenin aksine buz gibiydi onun gülümsemesi. Korkunç olasılıklarla doluydu. Ve tamamen alaycıydı.Günümüz:
"Hazır mısın Baekhyun?"
Hazır mıydım? Sararan kitap sayfalarını andıran anılarımdan silinmeyen tek isimdi, Luhan.
"Bir saniye," diye seslendim. Siyah kazağımı hızla giyip kapımın kilidini çevirdim. Benim donuk bakışlarımın aksine onun gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
"Hadi!" Dedi telaşla. "Geç kalacağız."
Gözlerimi devirip ceketimi üzerime geçerdim.
İtiraf etmek gerekirse Luhan'ı gerçekten seviyordum; kumral saçları ve ışıl ışıl gözleriyle çok tatlı birisi olmasının yanı sıra saf ve iyi biriydi. Sevmediğim tek yönü, erkeklere olan merakıydı. Bu akşam yeni sevgilisiyle buluşmaya gidiyor ama cezalı olduğu için dışarı tek başına çıkmıyordu, işte burda devreye ben giriyordum.
Babam polisti. Abim Baekbeom da babamın yanında komiserdi.