"Alo? Sehun, neredesin?" Araba geri geri çıktı. "Bir doktor bulman lazım."
Hatırladığım son cümle bu olurken bilincim tamamen dış dünyaya kapılarını kapatmıştı. Chanyeol'le olmak tehlikeden farksızdı fakat ona kendimi koşulsuz bir şekilde teslim edebiliyordum.
Uyandığımda hastanedeydim ve Chanyeol'ün refakatçim olduğu iki gün müşahedenin sonunda taburcu olmuş ve Jaehyun'ların evine geçmiştik. Jaehyun'un annesi doktordu, bu yüzden onlarda kalmam konusunda çok ısrarcı davranmıştı. Chanyeol huysuzluk çıkarsa da benim için uymak zorunda kalmıştı.
Duyduğum siren sesleri ile paniğe kapılırken Chanyeol'ün de afalladığını yüzünden anlamıştım. "Chanyeol, korkuyorum." Arananlar listesindeydik.
Chanyeol derin bir nefes alıp yüzümü boynunun kıvrımına saklamama izin verdi. Çenesini başımın üstüne koydu ve bir süre öylece durdu. "Sana korkmayı yasaklıyorum." Durumun ciddiyetine rağmen dayanamayıp kıkırdadım ama gözlerim nemlenmişti. Klasik Park Chanyeol, özlemiştim bu hâlini. Ondan ayrılırken yüzünde de ufak bir tebessümün olduğunu gördüm ama bakışları hâlâ donuktu. Acaba ne zaman gerçek bir gülümseme görecektim yüzünde? Hızlıca telefonunu cebinden çıkarırken bana uzattı. "Şimdi ara şu piçi." Evet, rahatlatma çabası da bu kadardı. Hiçbir tepki vermeden Chanyeol'ün rehberine girdim ve Yuta'nın ismini buldum. Ara tuşuna basıp kulağıma götürürken Chanyeol hâlâ dikkatle bana bakıyordu.
Telefon ilk çalışta açıldı. "Derdin ne lan senin?"
Yuta öyle bir bağırdı ki kulağıma dolan sesle yüzümü buruşturdum. Çok öfkeliydi. Boğazımı temizleme ihtiyacı hissetsem de sadece yutkunmakla yetindim. "Yuta benim, Baekhyun."
"Baekhyun?" dedi Yuta. Bana değer verdiğini iddia eden biriyle ilk defa konuşuyordum, garip hissettim.
"Neler oluyor?" diye sordum.
"Chanyeol yanında mı?" diye sorumu cevapladı. Chanyeol'e baktım.
"Evet," dedim yavaşça. "Peşimize niye polisleri taktınız Yuta? Oyun mu oynuyoruz? Bardayken gitmemize izin vermiştin."
"Aynı soruyu ben size soracaktım," dedi Yuta şaşkın bir sesle. "Niye peşimize polisleri taktınız?"
Bir an cevap veremeyerek Chanyeol'e baktım. "Bence buraya gelseniz iyi olacak."
"Neredesiniz?"
"Jaehyun'larda. Jae polisleri oyalıyor, hızlı gelin."
Gerekli olan her şeyi söyledikten sonra telefonu kapattım ve telefonu Chanyeol'e uzattım. Kafam fena hâlde karışmıştı. "Yuta onların peşine neden polisleri taktığımızı soruyor."
Chanyeol bir an bana bakakaldı. "Anlamadım?" Chanyeol'ün telefonunu cebime attım ve evin arka kapısından çıkarak merakla beklemeye başladık. Jaehyun arama izni talep edip gelmelerini söyleyerek bir süre zaman kazandırmıştı bize. Sokağı bir arabanın farları aydınlattı, farlar gözlerimi aldığı için elimle gözümü kapatmak zorunda kaldım. Hemen Chanyeol'ün önüne park eden arabanın farları söndü ve kapılarının açıldığını duydum. Yuta ve Soobin yanımıza geliyordu. Tanıtmayı unutmadan, Soobin de bizim gruptandı ve sınıftaki Yeonjun'a bir tık abayı yakmasıyla adlandırırdık onu.
Sehun belli bir mesafe koymuş, neler olacağına bakıyordu ama o benim kadar endişeli gibi de durmuyordu. Soobin, Chanyeol'ü omzundan itti ve öfkeyle baktı ona. "Derdin ne senin? Niye peşimize polis takıyorsun?"
Chanyeol'ün çenesi gitgide kasılıyordu, boy farkları yoktu, bu yüzden birbirlerinin gözlerine doğrudan öfkeyle bakabiliyorlardı. Sehun, elini Soobin'in omzuna yerleştirirken dostane bir ifadeyle onu Chanyeol'den geri çekti. "Biz değildik." Sehun'un yüz ifadesini görünce ikna olmuş gibiydi. Ellerini Chanyeol'ün yakasından çekerken yanımda durmuştu.