15

917 106 23
                                    

"Bu arada tam olarak tanışamadık... Ben Yuta."

"Baekhyun." dedim gülümseyerek. O da başını tahtaya çevirdi.

Ve bu durum zil çalana kadar böyle devam etti.

Çantamı sıraya koyup ayağa kalktım, ders esnasında çıkardığım defteri ve kalemi çantama koyarken Yuta'nın geçmesi için kenarda duruyordum. Yuta yanımdan geçip gitmeden önce yüzüme baktı ama o herhangi bir tepki vermediği için ben de bir şey yapmadım. Oysa gülümsemem gerekirdi. Bu işten daha şimdiden sıkılmıştım.

Fermuarını kapattığım çantayı sıraya tekrar koydum ve sıranın kenarına yaslanıp Junmyeon'a baktım. Hâlâ isim konusunu ufaktan sorguluyordum fakat sanırım gerçekten de Suho takma adıydı.

Ben kafamda kendi kendime bir tartışma yürütürken Suho da beni inceliyordu.

"Hadi gidelim," dedi herhangi bir yorumda bulunmadan. Ne de olsa bu benim sorunumdu, bana niye yardım edecekti ki? Bu korkunç işte yapayalnızdım. Keşke Luhan'ı dinleyip birkaç çocukla çıksaydım. En azından şimdi bu kadar ne yapacağını bilmez hâlde olmazdım. Hoş, biriyle çıkma işini de beceremezdim ya neyse.

Suho'yla birlikte kantine giderken çevremdeki insanların kılık kıyafetlerini inceliyordum. Çoğunun üzerinde kot ile tişört vardı ama benim gibi giyinenlerin olduğunu da fark ettim. Kantinde Sehun ve Chanyeol'ün oturduğu masaya otururken Chanyeol beni inceliyor, Sehun da bir şeye katıla katıla gülüyordu.

"Ne oldu be?" diye sordu Suho.

"Sınıfta bir şey oldu da..."

Chanyeol hâlâ bana bakıyordu, ben de inatla gözlerimi ona diktim. "Ne yaptınız?" diye sordu sonunda gözlerini benden çekip Suho'ya çevirirken.

"Yuta'nın yanında oturuyor." Berbat bir başlangıç yaptığımı söylediğinde Chanyeol ne yapacaktı acaba? "İyi bir başlangıç oldu. Baekhyun'la konuştu, ben konuşmaz sanıyordum, şaşırdım."

Sehun benim konuşulanlara anlam veremediğimi anlatan bakışlarımı görünce," Buzdolabının tekidir normalde," diye açıkladı. Sanırım Sehun'u sevmeye başlıyordum, en azından ne olursa olsun beni insan yerine koyuyordu. Ona hafifçe gülümsedim.

"Daha ilk gün, ilk ders." Chanyeol cüzdanını çıkardı ve önüme bir ellilik koydu. "Neler olacak zamanla göreceğiz. Ve sen. Şuradan bize tost ve kahve al."

Kaşlarımı çatarak, "Kölen mi var burada?" diye sordum.

"Evet, ne istersem yapacağına dair söz veren bir kölem var. Tost sıcak olsun, kahvenin şekerlerini de yanında getir."

Abartılı bir şekilde yavaş hareket ederek yerimden kalktım ve Chanyeol'e gözlerimi bile kırpmadan bakıp parayı aldım. Kantin sırasına doğru yürürken sinirden katil olacakmış gibi hissediyordum.

"Üç tost, üç kahve verir misiniz?"
Görevli kadın hızla elime üç tost tutuşturdu ama kahveleri nasıl taşıyacağıma dair bir fikrim yoktu.

Keşke kahveyi Chanyeol'ün başından aşağı dökebilseydim. Sanırım şu an en çok bunu istiyordum. Önce tostları götürdüm, daha sonra da kenara koyduğum kahveleri taşıdım. Tabii pislik Chanyeol ilk önce kahveyi beğenmediğini sonra da tostun soğuk olduğunu söyleyerek beni tekrar gönderdi.

"Kusura bakma," dedim sinirden köpürürken. "Şu masada tescilli pisliğin teki oturuyor da, eğer sıcak tost götürmezsem beni sürekli yollayacak. Şu tostu biraz ısıtabilir misin?"

Sonunda Chanyeol'e istediği gibi bir tost verip yerime oturdum. Ama bana tip tip bakıyordu.

"Yine ne var?" diye çıkıştım.

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin