39

918 89 40
                                    

Nefret tarafından terk edilen intikam kadar, yenilginin topraklarına sığınan bir savaşçı kadar içimdeki çaresizliği, aldığım her nefeste biraz daha büyütüyordum. Acı benim içimde miydi yoksa acı içinde miydim, bilmiyordum ama bir katil, her şeyi yakacak olan o yangını benim ruhumda başlatmıştı.

Ve ben alev alev yanıyordum.

Sıcak bir nefesin saçlarımın arasına süzüldüğünü hissedebiliyordum ve burnuma hoş bir koku geliyordu. Dün gece yatmadan önce duş almıştı, duş jelinin kokusu hâlâ tazeydi. Birbirimize sarılır vaziyette değildik ama kafam hemen çenesinin altındaydı ve yüzümü onun teni kapatıyordu. Kısa boylu değildim ama Chanyeol'ün yanında dizlerimi karnıma kadar çekince küçük bir erkek çocuğu gibi kalıyordum.

Chanyeol'den uzaklaşıp dirseğimden destek aldım ve doğruldum. Derin bir uykuda olduğu belliydi, huzurlu görünüyordu. Neredeyse bir haftadır beraber uyuyorduk ve varlığına o kadar alışmıştım ki aksini düşünemiyordum. Yavaş yavaş içimde birikmeye başlamıştı; kokusuyla, sıcaklığıyla, nefretiyle, uyurken yüzünde sahne alan duygularıyla... Varlığı ölümün notalarından can bulan bir melodi gibiydi, yılların bile yenemediği içimdeki o huzursuzluğu yok ediyordu.

Ama bundan sonra beraber uyuyamayacağımızın da farkındaydım.

Yataktan kalkıp gerindim. Chanyeol'e bir teşekkür borcum vardı ama doğrudan teşekkür edemediğimden onun için bir şeyler hazırlamak istiyordum. Kahvaltı gibi.

Bir haftadır yanımda olmuştu, hatta bir ara dayanamayıp ağlama krizine girdiğimde hastaneye gitmiş ve bana ilaç yazdırmıştı.

Salondan Chanyeol'ün laptobunu alıp mutfağa geçtim, laptobu masaya koydum ve açılmasını beklerken iki kapaklı buzdolabına yöneldim. Yemek işlerinden hiç anlamadığım gibi tek yapabildiğim yumurtaydı.

Dolabın kapaklarına söylenerek kapattım. En iyisi planladığım gibi internetten yardım almaktı. Chanyeol bilgisayarını uykuya almıştı, bilgisayarı açtığımda internet sekmesinin açık olduğunu gördüm. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı, hastalığımı araştırmıştı. Sekmeyi kapatırken kahvaltı tariflerine baktım, normal bir kahvaltıdan farklı bir şeyler hazırlamak istiyordum. Klasik omlet, yumurtadan başka bir şey. Sonuçta bunu ona teşekkür etmek için yapıyordum. Yaklaşık bir on beş dakikayı internet başında geçirdim.

İlk gözüme çarpan garip bir yumurta tarifiydi. Chanyeol ramenin içindeki yumurtaları sevdiği için yumurtayı sevdiğini düşünerek dört tanesini kaynaması için ocağa koydum.

Chanyeol benimle gerçekten dalga geçecekti ama ikinci tarif zeytin penguenler oldu. Tarifte yazdığı gibi hazırlamaya başlarken ortaya çıkan tabloya baktım. Dışarıdan oldukça güzel görünüyordu.

İlk defa birine bir şeyi beğendirmeye çalışıyordum. Garip bir şekilde heyecanlanmıştım. Yemek yapmak hoşuma gitmişti.

Odama çıktığımda yatağa girip Chanyeol'ü dürttüm. İlk başta tepki vermedi ama ben sertçe dürtünce homurdandı. "Yine mi karnın ağrıyor?" Birden beni bileğimden tutup kendine çekince ona yapıştım. "Birazdan geçer."

"Chanyeol."

"Sana ölecekmişsin gibi hissetmedikçe beni uyandırma dememiş miydim?" dedi huysuz huysuz. "Şu an hiç de ölüyormuşsun gibi görünmüyorsun. Zıbar. Uyumak istiyorum."

"Karnım ağrımıyor," dedim başım göğsünde, şaşkın şaşkın.

Chanyeol beni bıraktı. "Git başımdan o zaman."

Ona şaşkınlıkla bakarken yastığımı alıp ona vurdum ama aldırmadı bile. İkinci kez, bu sefer yüzünü hedef alarak vurduğumda iç çekerek uyandı ve doğrularak bana o psikopat katil bakışını attı. "Ne var başımın belası?"

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin