7

1.1K 111 14
                                    

"Yüzüne bak Chanyeol," dedi yabancı ses ilk başta çok uzaklardan geliyormuş gibi zihnimin içindeki ıssızlıkta yankılandı ama saniyeler geçtikçe netleşti. "Çocuğun yüzüne bak."

Ne olduğunu bilmiyordum ama durup anlamaya çalışmak yerine huzursuzca yerimde kıpırdanırken ağzımdaki tat sebebiyle yüzümü buruşturdum.

"Kendine geliyor," yine o yabancı ses.

"Doktorun güvenilir olduğundan eminsin, değil mi?" diye sordu Chanyeol. Tanıdık bir ses duymamın rahatlığını hissetmek güzel olabilirdi ama hissettiğim şey boğazıma düğümlenen bir yumru ve kalbimin korkuyla çarpması oldu. Kendime gelmek istemiyordum.

"Bu konuyu daha önce konuşmuştuk," dedi o ses, tonunda bir bıkkınlık vardı. "Doktor, babamın çok yakın arkadaşı, emin ol güvenilir. Kafan nerede senin?"

"Çocuk." Chanyeol bu zamana kadar bana hiç ismimle hitap etmemişti ve basit bir şeymişim gibi yaptığı vurgu içten içe beni yaralamıştı. "Kaçmaya cesaret edemez sanıyordum. Yolunu bulamayacağını ona göstermiştim, kendi gözleriyle yolun ıssız olduğunu gördü. Canına mı kastı var?"

"Dalga mı geçiyorsun?" yabancı ses eğleniyor gibiydi. "Suratına bakınca bile çok cesur olduğu anlaşılıyor."

"Görüyorum Sehun." Chanyeol'ün sesi şimdi sinirliydi. "Yine de canını öylece ortaya atacak biri olmadığını da biliyorum." Hakkımda yaptığı kesin yorumlar beni şaşırtsa da haklı olduğunu biliyordum. Belki canıma kastedecek kadar büyük bir acıya düşmediğimden, belki de bu düşünceleri kamçılayacak o acıyı kimsenin ulaşamayacağı kadar derinlere zincirlediğimden... Ama ölmeyi düşünen biri değildim.

"Haklı olabilirsin." Sehun'un sesinde garip bir tını vardı. "Çocuk senin nasılsa."

"Bunu bir de onun yüzüne söyle," dedi Chanyeol. Sesi gülümsüyormuş gibi çıkıyordu. "Suratında beliren ifade görülmeye değer."

"Daha on sekiz yaşında bir çocuk," dedi Sehun. Ardından ayak sesleri duyuldu. "Ben su içmeye gidiyorum." Yine ayak sesleri ve onu takip eden derin bir sessizlik. O da gitmiş miydi? Açıkçası gözlerimi açıp etrafı net bir şekilde görecek kadar kendime gelmiş olsam da cesaret edemiyordum.

"Uyandığını biliyorum." Sesi yine ifadesiz, mekanik hâline geri dönmüştü. İç geçirmemek için zor tuttum kendimi, başlıyorduk. Eninde sonunda olacak bir şeyi ertelemeye çalışmanın bir anlamı olmadığını bildiğim için gözlerimi araladım. Yumuşak yatakta sırtüstü yatıyordum ama başım yana doğru dönmüştü. İlk gördüğüm şey Chanyeol'ün siyah pantolonu oldu. Ardından gözlerimi yüzüne çevirdim.

"İşte böyle, küçük," dedi Chanyeol bana tepeden bakarak. Gözlerimi gözlerine sabitleyip boş bir bakış attım. Onu umursamanın beni sinirlendirmekten öteye geçmediğini bildiğim için cevap vermeden avuçlarımı yastığa bastırıp yavaşça doğruldum. Bir serum şişesi vardı, hortumu rastgele üstüne konulmuştu ve hortumun ucundaki kullanılmış iğnede birikmiş az miktarda kan vardı. Koluma baktığımda hafifçe morarmış bir nokta gördüm.

"Serum mu?" bunu aslında kendime sormuştum ama Chanyeol'ün cevap vereceğini umuyordum. Ondan ses çıkmayınca gözlerimi ona diktim.

"Niye ölmeme izin vermedin?" Chanyeol gözleriyle resmen beni ezip geçiyordu.

"Kolay bir ölüm olurdu."

Bakışlarımı ondan çektim.

"Sen kendi oyununun içinde hamle yapmak için bekle dur, o zamana kadar beni bulmuş olacaklar," dudakları alaycı alaycı kıvrıldı ama gözlerinde tanımsız bir ifade vardı.

katil - chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin