"Durumu nasıl?"
"İyi tatlım. Birazdan uyanır, benim gitmem lazım."
"Tamamdır çok teşekkür ederim."
Gözlerimi yavaş yavaş araladığımda direkt gözüme vuran bembeyaz ışık ve tanıdık olmadığım boğuk sesler sayesinde çadırda olmadığımı anlamam zor olmamıştı. Beyaz ışığa asla gitme dedikleri beyaz ışığı görüyordum şu an. Tanrım, ölüyor muyum?
Derin bir nefes alıp doğrulduğumda bir odada olduğumu gördüm. Beyaz ışığın nereye kaybolduğuna bakarken aslında bir lamba olduğunu görünce rahat bir nefes aldım. Ölmüyorum! Tavanda kafamı anında geri çevirmeme sebep olacak kadar parlak ışığı görmezden gelip etrafıma bakmaya devam ettim. Bir kapının kapanma sesini duyduktan sonra sesin geldiği tarafa döndüm ama kapının önündeki sandalyede küçük bir kız çocuğu duruyordu. Saçları kıvırcık ve siyahtı, ten rengi de hafif koyuydu ve çok tatlı gözüküyordu. Bana arkası dönük olduğu için suratını göremesem de hayâl edebiliyordum.
Yattığım yerden doğrulduğumda başımda bir ağrı hissettim, elimi anında kafama koyduktan sonra etrafa göz gezdirmeye devam ettim. Bilincim daha yeni yeni yerine gelmişti, uzun bir uykudan uyanmış gibiydim. Odayı incelemeye devam ettiğimde kendimi Okul'un revirinde gibi hissettim ama burası daha büyüktü ve ben Okul'da değildim. Okul'da değildim...
Kıvırcık saçlı kız arkasını döndüğünde korkmuş ama kaşları çatık bir şekilde bana bakmaya başladı, elini yumruk yapmıştı.
"Kim olduğunu bilmiyorum ama bundan sonra tek başınasın!" Bana bağırdıktan sonra odadan koşarak çıkan kızın arkasından bakmak dışında bir şey yapamamıştım. Şu anda tam bir salak gibiydim ve her yerim uyuşmuştu, daha önce hiç böyle bir şey hissetmemiştim o yüzden ister istemez korkuyordum ama bunun sırası değildi.
Yattığım yerden kalkıp kapıya doğru koştuğumda kapının açık olduğunu görünce rahatladım. En azından kilitli değildi. Kafamı uzatıp dışarı baktığımda uzun bir koridor gördüm. Ben koridorun en ucundaydım; sağımda her yaştan insanlar ve daha fazla oda, solumda da balkon benzeri bir yer vardı. İnsanların arasına daha dikkatli bakınca merdiven benzeri bir şey olduğunu gördüm. Hâlâ ayakta dururken zorlanıyordum ve başım dönüyordu ama şu anda düşünmem gereken buradan nasıl çıkacağımdı.
Etrafa baktığımda benimle ilgilenen kimse olmadığını görünce hızlıca merdivenlerin olduğu taraf doğru yöneldim. Buradaki insanlar benim yaşlarımda değildi, benim yaşlarımda olan da vardı aralarında ama çocuklar veya tenleri daha buruşuk ve gri saçlılar da vardı. Okulda bize öğrettikleri yaşlı insanlara benziyorlardı.
Aralarından hızlıca geçip alt kata indikten sonra çıkış kapısına benzer bir yer gördüm ve baş ağrımı umursamayarak elimden geldiğince hızlı adımlarla dışarı çıktım. Birden çıkmanın etkisi olacak ki parlak güneşin gözümü almasıyla kolumla gözlerimi kapattım. Her yerden ayrı sesler geliyordu ama hiçbiri tanıdık değildi, burası daha önce geldiğim bir yer değildi.
Sonunda gözlerim güneşe alışınca kollarımı suratımdan çekip insanların yolunda kalmamak için kapının önünden uzaklaşıp etrafa bakma fırsatım olmuştu. Buradaki evler hiç de benim bildiğim yurt evleri gibi değildi. Sadece bir katlılardı ve üçgen çatıları vardı, üzerine çıkabileceğiniz çatıları yoktu. Her ev birbirinden farklıydı, herkes birbirinden çok farklı kıyafetler giyiyordu ve çok kalabalıktı. Sanki içlerinde tek farklı kişi benmişim gibi duruyordu çünkü üzerimdeki kıyafetler yazlıktı ve burası kış gibi soğuktu, on ve yirmi derece arası olduğunu rahatlıkla söyleyebilirdim. Herkes uzun kollu tişörtler veya kazaklar giyiyordu. Kaç yıldır uyuyordum ben? Mevsim mi değişmişti yoksa? Hayvanların kış uykusuna yatması gibi yaz uykusuna mı yatmıştım ben!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...