"Plan iptal. Bu akşam çıkıyoruz, herkes eve gitsin ve çantasını hazırlasın. Saat sekizde, hava kararınca, herkes eşya deposunun yanındaki boş araziye gelsin. Kimsenin sizi görmediğinden emin olun."
Vita'nın bu kadar ani karar almasına şaşırmıştım ama düşününce neden ani karar aldığını anlayabiliyordum. Eğer yarın veya biz çıkana kadar herhangi bir gün birden Felix ve Demon'un odasını aramak için güvenlik görevlileri gelseydi mutlaka burada birinin kaldığını anlarlardı.
"Tamam da ben nasıl çıkacağım?"
"Siz düşünün onu da."
"Felix, Luca ve ben hallederiz onu siz takmayın. Hadi herkes evine çantasını toplasın acele edin boşa harcayacak beş dakikamız bile yok. Çıkmadan on dakika önce gruba yazarım ben." Üçünün halledeceği bir şeyden korkmuyor değildim ama yapabileceğim bir şey olmadığı için onlara bırakmayı tercih ettim. Demon çanta konusunda haklıydı. Çanta hazırlamak gerçekten zor işti. Tamam kolay gibi gelebilir ama ben çantama ne koymam gerektiğini unutmuştum.
Çıkan ilk kişi ben olmuştum tahminimce herkes çoktan hazırlamıştı koyması gerekenleri ya da en azından ne koyacağını biliyordu.
---
Odam odam canım odam. Bir daha görememe ihtimalim olan odam... Odamın kapısından içeriye girip kapıyı kapattıktan sonra ilk iş telefonumu şarja taktım çünkü şarjım yirmi birdi ve saat altıydı. Sekize çeyrek kala çıkacağımı düşünürsek telefonumun şarjı çıkmadan önce tamamen dolardı. Eh dolmasa da zaten Luca şarj ederdi ama çocuğu ilk günden yormaktansa şarja takmak daha mantıklı geliyordu.
Telefonumu şarja taktıktan sonra yanıma ne alacağımı düşündüm. Gardırobumun önüne gelip kapağını açtığımda ne almam gerektiğini düşündüm. Havalar son zamanlarda hem sıcak hem soğuktu o yüzden tam olarak ne almam gerektiğini kestiremiyordum.
Gardırobumun en üst katından çantalarıma baktım ve en büyük çantamı aldım. En büyük çantamı aldım almasına ama en büyük çantam bile sinir bozucu şekilde küçüktü ama şimdi gidip çanta almam dikkat çekebilirdi o yüzden bununla idare etmem gerektiğine karar verdim. Hem ne kadar büyük o kadar başa bela.
Kıyafetlerimin olduğu rafa yine baktığımda en rahat olan kıyafetlerimi aldım çünkü dar veya rahatsız edici kıyafetlerle etrafta gezmek istediğimi sanmıyordum.
"Bir tane şort, iki tane tişört, iki tane tayt, iki tane sweatshirt, pijama takımı..." Eğer sesli şekilde düşünmezsem mutlaka bir şeyleri unutuyordum o yüzden ne zaman bir şey hazırlasam kendi kendime konuşurdum ama sonra çanta hazırladığımı kimsenin duymaması gerektiğini fark edip sustum. Söylerken bir yandan da çantaya attığım için kıyafetler bitmişti. İç çamaşırlarımı da çantaya koyduktan sonra diğerlerinin dediklerini her ne kadar hatırlamaya çalışsam da ne getirmem gerektiğini söyleyen kişiyi bile hatırlayamıyordum.
Herhangi bir şeye alerjim yoktu o yüzden ilaca da ihtiyacım yoktu. Parfüme benzer şeylerden Hera'da gerekmediği kadar olacağını düşündüğüm için çantama koymama gerek yoktu. Paylaşmasını umuyordum. Kitaplar zaten Demon'lardaydı yani herhangi bir kitap da almayacaktım yanıma.
Yaklaşık otuz dakika boyunca odamla bakışmıştım. Saat yediye gelmişti. Kırk beş dakikam kalmıştı ve ben hâlâ çantama ne koymam gerektiğini bilmiyordum. Daha fazla dayanamayıp ne almam gerektiğini sormak için Demon'u aradım.
"Alo, Demon?"
"Ne oldu canım?"
"Sensin canım. Neyse, şey ben çantama ne almam gerektiğini birazcık unutmuş olabilirim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...