Bölüm 32

130 10 21
                                    

   "Ne yapıyorsunuz be!" Ayak bileklerime kadar Jade'in buzuyla yere yapışmış halde karşımda şaşkın bir şekilde duran Casia'ya bakıyordum. Beni görünce bağırdığında bir şey olduğunu sanıp refleks olarak çığlık atmak durumunda kalmıştım. Aman ne harika.

   Karşımda Casia hâlâ şaşkın bir şekilde bana bakıyor, arkasında Jade telaşla etrafa bakıyordu.

   Kendimi zar zor da olsa buzdan kurtarıp birkaç adım geri çıktıktan sonra ayağımın kaymasıyla kendimi yerde buldum ve derin bir nefes aldım. İyi halt yemişti gerçekten.

   Casia da kendini buzdan kurtardığında Demon'un uçarak yanıma geldiğini gördüm. Tam yanıma geldiğinde yere basmasa da yere yaklaşıp bana elini uzattı. Hızlıca ondan destek  alıp buz olmayan bir yere çıkıp etrafa bakmaya başladım. Nereye gitmişti...

   "Lia gecenin köründe dışarıda ne yapıyorsun?" Demon sinirle yanıma inip beni azarlamaya başladığında artık çok geç olduğunu fark ettim. Geç kalmanın ve onu kaybetmenin verdiği hüzünle yanımdaki ağacın gövdesine yaslandım.

   Felix ve Luca da çadırdan dışarıya çıktığında kendimi sakinleştirmek adına derin bir nefes aldım. Bu salaklar ne yapıyordu hep beraber çadırda?

   Demon hâlâ benden cevap beklediğini söylercesine bana baktığında gözlerimi devirdim ve yanına yaklaştım. 

   "Dışarıdan hışırtılar duymuştum, ben de merak edip dışarıya çıktım. Küçük bir tavşan vardı, tam yakalayacaktım ki Casia'nın çadırdan çıkıp çığlık atmasıyla korkuyla kaçtı hayvan." Bu açıklamam üzerine Demon gözlerini devirdi ve yanımdan ayrıldı.

   Yerler hâlâ buzla kaplıydı o yüzden çadırıma yaklaşamıyordum. Hem bunu nasıl becermişti ki? Onun olduğu yerden benim olduğum yere kadar yaklaşık yirmi metrekarelik bir alanın zeminini tamamen buzla kaplamış, üzerine bazı ağaçların yapraklarına kadar ilerletmişti bu buzu. Amacı dışarıdaki kişiyi zatürre edip öldürmek falan mıydı?

   "Jade, sence de biraz ileri gitmemiş misin?" Felix kollarını sıvayıp yere çömeldiğinde yerdeki buzları eritmeye başlamıştı bile. Ateşini yakmamıştı ama sanırım ateş oluşturmadan da elindeki ısıyla eritebilme gibi bir yeteneği vardı.

   "Casia'nın birden bağırmasıyla panikledim ne yapayım? Dışarıdaki kişinin kaçmasını engellemek için en mantıklı seçenek buydu." Jade ellerini göğsünde birleştirip arkasındaki ağaca yaslandığında Felix'in buzları eritmesini bekliyordum hâlâ. Vita bu kadar gürültüye nasıl uyanmamıştı acaba?

   Çadırına doğru baktığımda hiçbir kıpırdanma olmadığını görünce biraz panikledim. Bir şey mi olmuştu acaba, bu yüzden mi çıkamamıştı? Şu anda oraya gitmem imkansız gibiydi çünkü buzun üzerine ayakkabılarla yürümek biraz hatta bayağı zordu. Anında yere yapışırdım büyük ihtimal.

   Birkaç dakika sonra Felix bütün buzu erittiğinde sonunda çadırıma gidebileceğim için mutlu bir şekilde doğruldum ve çadıra doğru ilerledim. 

   Ağzını açıp içeriye baktığımda Vita'nın hâlâ uyuduğunu gördüm. Aslında uyuması daha iyiydi sanırım çünkü yaptığımız şeyleri görmesi hoş olmazdı. Sadece diğerlerine değil, bana da kızardı yanından ayrıldığım için. Dışarıya tek başıma çıkmamı istemiyordu. Hatta tek başıma kalmamı istemiyordu hiçbir zaman. Sanırım haklıydı da, onun yerinde olsam ben de istemezdim. Ama ne yapayım can sıkıntısı ve merak sorunum vardı ben de işte.

   Yastığımın yanına kıvrılıp gözlerimi kapattığımda bütün uykum kaçmıştı. Saat kaçtı ki?

   Telefonumun kilit ekranını açıp saate baktığımda daha on iki olduğunu gördüm. Bu kadar erken miydi? Uyumam gerekiyordu çünkü beş saatlik uyku bana yetmiyordu, yetmeyecekti biliyordum. Kendimi en iyi ben tanırdım. Yalnız kaldığım üç yılda bunu çok rahat görmüştüm.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin