Bölüm 24

161 14 5
                                    

"Hera..." Jade'in annesinin ağzından çıkan kelimeyi duyar duymaz kanım donmuştu. Okulumuzdaki ismi Hera mıydı?

Bir anlığına ne yapacağımı bilmediğim için panikle masadaki günlüğe uzanmaya çalıştım. Ama çok geçti. Etraftaki boğucu hava gidiyor, yerini benim bildiğim yer alıyordu.

Birden kalktığımda geri geldiğimi anladım. Elimde hâlâ annesinin günlüğü vardı ama orada alamamıştım. Ani kararlar vermemeliydim, his gücünü bile doğru düzgün kullanamayan biri nasıl dilek gücünü alabilirdi ki?

Hızlıca kalktığımdan olmalıydı ki başıma bir ağrı saplanmıştı ve bir anlığına etraf kararmıştı. Derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışırken hâlâ etrafı tam ve net bir şekilde göremiyorum. Hava beni boğmaya devan ediyordu ve fazlasıyla sıcaktı.

Etraf netleşmeye başladığında fark etmeden başıma koyduğum elimi indirdim. Hâlâ Jade'in evindeydim ama Jade'i göremiyordum. Sadece Jade'i de değil, kimseyi göremiyordum.

Dik oturduğumda bile başım döndüğü için ayağa kalkıp aramayı denemenin saçmalıktan başka bir şey olmadığını düşünerek oturmaya devam ettim. Biraz soluklandıktan sonra ayağa kalkabilirdim ve etrafa bakabilirdim.

Kendime gelmek için az önce gördüğüm şeyleri düşünmeye başladım, kafamı dağıtmak iyi gelebilirdi.

Jade'in annesi, buz elementinin bir nesil önceki sahibi. Aslında buz elementinin sahibi olarak seçilmeyen Jade ve hak ettiği elemente kavuşamayan Juda, yani Hera...

Üzerine düşündükçe daha da aklım bulanıyordu. Benim bildiğim Hera dışında başka bir Hera yoktu okulda. Herkesin kendine özel ismi vardı bu yüzden kimse soyisme veya ikinci bir isme ihtiyaç duymamıştı. Aynı isimdeki kişilerden de sonra gelenin ismi değiştiriliyordu. Sahiden, benim de ismim değiştirilmiş olabilirdi. Eğer hafıza gücünün sahibi devreye girdiyse eski ismimizin yerine yeni ismimizi anılarımıza kazımış olabilirdi. Düşününce çok mantıklı geliyordu.

Bu dünya hiç de düşündüğüm gibi bir yer değildi. Kötü olmasını bekliyordum tabii ki ama bu kadarını beklememiştim. Belki de şu ana kadarki bütün hayatım da bana aktarılan bir anıydı. Belki bir süre sonra gölgeyi ararken yakalanacaktık ve hafızamız silinecekti, okula geri dönüp yeniden orada yaşayacak ve mezun olacaktık...

Okuldan mezun olanlar nereye gidiyordu hiçbir fikrim yoktu. Sadece birden ortadan kayboluyorlardı. Eğer şu an okulda olsaydım onuncu sınıf için hazırlanıyor olacaktım büyük ihtimal. Mezun olmak istemezdim. Ucunda ne olduğunu bilmeden okuyor ve çalışıyorduk. Anlamsız bir şekilde, sadece para almak ve bu parayla kendimize bir şeyler almak için okuyor, ölümden farksız olan mezuniyete doğru ilerliyorduk. İyi ki o gün kütüphaneye gittim.

Ayrıca okulda olsaydım ve bu maceraya hiç girişmemiş olsaydım arkadaşlarım olmayacaktı, Demon ve diğerleriyle konuşmuyor olacaktım ve Hera'dan hâlâ nefret ediyor olacaktım. Geçmişime bakınca kendimden tiksiniyordum. Sırf birkaç aptal yüzünden kendimi bütün insanlara kapatmıştım ve hepsinin hakkında kendi kendime yalan söylüyordum. Anlamsız bir nefret duyuyordum herkese.

Sonunda kendimi hazır hissettiğim için ayağa kalkmak üzere doğruldum. Gerçekten de daha iyiydim, en azından oturabiliyordum.

Ayağa kalkıp birkaç saniye bekledikten sonra başımın dönmesini geçmişti. Etrafa bakındım. Burası Jade'in annesinin eviydi gerçekten. Tek sorun, normal olamayacak kadar sıcaktı. Üzerimdekilerle terlemiştim, normalde üzerime bir şeyler örtünce bile üşürdüm.

Yavaşça Jade'in annesinin odasına doğru ilerledim. Jade'i, annesini veya hizmetçiyi görmeyi beklerken gördüğüm kişi tanımadığım biriydi.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin