"Yılbaşı gecemde yakışıklı öğretmeninizle birlikte yemek yeme ve dans etme şansımı sizin yüzünüzden kaybediyorum çocuklar." Hemşire Mars'ın başını yukarı kaldırıp ışığıyla burnuna doğru baktı. Birkaç saniye derin bir nefes aldı ve Mars'ı rahat bırakıp yanındaki pamukla burnunun etrafını temizledi. "Bir süre dokunma, kanama olmazsa kendin yıkarsın. Kanama olursa da başka bir hemşireyi bulun. Neden olduğunu bilmiyorum, belki de çok hızlı koştuğunuz içindir." Bu kısa açıklaması üzerine hemşireye teşekkür ettik. Hızlı bir şekilde önlüğünü çıkartıp saçını düzelttikten sonra odadan çıktığında revirde bir başımıza kalmıştık.
Vita sıkıntılı bir iç çekip koltuklardan birine oturup söylenmeye başladığında aklıma diğerleri geldi. Şu anda Demon ve Casia ne yapıyordu acaba? Peki ya Jade? Hera burada değildi yani şu anda ikizi ve annesiyle birlikte miydi? Daha da önemlisi zaman geri alınırken Hera orada yoktu, bizi şu anda hatırlıyor muydu? Sonuçta zamanın geri alınabildiğini biliyordu.
"Lia bir sıkıntı mı var?" Mars revir yatağına kendini atmış, ellerini başının arkasına koyup bacak bacak üstüne atmış bana sorusunu sorduğunda derin bir iç çektim. Şu anda onlarla konuşmaktan başka çarem yoktu.
"Demon ve Casia'yı, özellikle Hera'yı düşünüyorum. Zamanı geriye sardığında," Mars elini havaya kaldırıp bana yanlış dercesine salladı ve düzeltti.
"Sizi başka bir çizgiye taşıdım." Bu açıklaması üzerine hiçbir şey demeden kollarımla kendime sarıldım ve devam ettim.
"Bizi taşırken Hera orada yoktu ve şu an da burada yok." Ne diyeceğimi anlamış olacak ki Mars duruşunu dikleştirdi.
"Sizi hatırlatıp hatırlamadığını mı soracaksın?" Başımı olumlu anlamda salladığımda sıkıntılı bir iç çekti. "Üzgünüm ama sizi tanıyacağını sanmıyorum. Şöyle düşün ben sizi başka bir çizgiye taşıdım ve o sırada orada olmayan hiç kimseyi geri taşımadım. Hera şu anda Juda olarak ikizi Jade'le birlikte hayatına devam ediyor olmalı. Hatta Buzu alan kişi bu defa Hera bile olabilir. Belki de Jade ölmüştür ve elementini Juda almıştır." Bu açıklaması üzerine herkesin gerildiğini hissetmiştim. Özellikle Felix'e döndüğümde endişeli bir şekilde Mars'a bakıyordu. Mars ona döndüğünde özellikle Vita'nın öfkeli bakışlarını üzerinde hissetmiş olacak ki boğazını temizleyip "Bunlar sadece ihtimal gerçek olacak diye bir şey yok." diye düzelttiğinde Felix hava almak için dışarı çıkacağını söyleyip hemen çıktı. Peşinden Luca'nın da çıkmasından sonra Lorin, Vita ve Mars'la yalnız kalmıştık.
Aramızda birkaç saniye boyunca sessizlik oluştuktan sonra Vita da Felix'e bakacağını söyleyip yanımızdan ayrıldığında günlerdir korktuğum o şey oldu. İkisiyle yalnız kalmıştım. Bu durumda Felix'in yanına gideceğimi söyleyebilirdim ama onlarla konuşmak istiyordum. Onlarla konuşmak istemediğim kadar konuşmak ve dertleşmek, sarılıp ağlamak istiyordum. En başında bu yaptıklarının bir sebebi vardı ve onları daha fazla suçlayamazdım. Özür dilemeli miydim? Hayır. O kadar da suçlu değildim ve onlar da o kadar da masum değildi.
Mars'ın boğazını temizlemesiyle dikkatim ikisine çevrildi. Mars oturur pozisyona gelmişti az önce ama ne ben ne Lorin oturuyorduk. İkimiz de her an gitmeye hazır gibiydik.
"Konuşmak ister misin?" Lorin'in bu teklifi üzerine biraz düşündüm. Onlarla konuşmak istemiyordum ama her an ölebilirdik ve aramızı düzeltmek de istiyordum. Evet şu anda onları affederek belki de aptallık yapıyor olabilirdim ve bunu farkındaydım ama beş yıl boyunca yakın arkadaş olduğum kişileri birden hayatımdan silmem onları tamamen silmemi engellemişti. Ben onları hayatımdan silmemiştim, onları hayatımdan sildiğime inandırmıştım kendimi. Bu en başından beri böyleydi, kabul etmek istemediğim ve edemediğim gerçek buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...