Demon'un Gözünden
Vücudumun tarif edilemez bir acıyla yanmasıyla dizlerimin üzerine elimden çekmekten başka bir şey gelmemişti. Çığlık atmaya çalışsam da ya sesim çıkmıyordu ya da kulaklarım duymamaya başlamıştı artık. Sıranın onda bende olduğunu biliyordum. En son yıllar önce gördüğüm Hava Ruhu bile gelmişti, benim için mi gelmişti yoksa ortaya çıkan muazzam ve bu dünyanın kaldıramayacağı ve kendini yok etmeye başlayacağı seviyede bir güç hissetmesi yüzünden mi bilmiyordum. Belki de o gelmemişti bile, sadece son saniyelerimde onun da geldiğini görmek istemiştim.
Vücudumdaki acı tarif edilemez bir acıydı. Ellerimi yere koyup kalkmaya çalışsam da sanki bütün kemiklerim aynı anda kırılmış, damarlarım aynı anda patlamış gibi hissediyordum. Etrafımda o kadar şiddetli bir rüzgar vardı ki derimi yakmaya başlamıştı, ama gerçekten de vücudumdan birkaç küçük kıvılcım çıktığını hayal meyal görebilmiştim. Lia... Lia her ne kadar olduğu yerden ayrılmak istemiş olsa da Lorin onu kurtulamayacağı şekilde sıkı tutuyordu. En iyisi de buydu zaten.
"Lorin! Bak ne buldum!" Heyecanla elimdeki yavru kaplumbağayı ona gösterdim. Şaşkın bir şekilde beni izliyordu. Bu sırada Mars ve Lia yanıma gelmişti.
"Lorin, sınırları geçip ev aldığımızda evimize kaplumbağa da alalım mı?" Mars heyecanla Lorin'e döndüğünde Lia elimde tuttuğum kaplumbağanın kabuğunu seviyordu.
Hayal mi görüyordum? Daha önce hiç hissetmediğim bir his vücudumu kaplamıştı. Lorin Lia'nın yanında duruyor ve fiziksel açıdan herhangi bir zarar görmesini engelliyordu. Lia'nın da ağladığını zar zor görebilmiştim. Sanki beynim uyuşuyordu. Her şey ağır çekimde yaşanmaya başlamış olsa da hissettiğim acı her geçen saniye daha da bitmek bilmezmiş gibi gelmeye başlamıştı.
Daha fazla dayanamayacağımı anladığımda yerden destek almaktan vazgeçtim. Bana verilen elementi koruyamadığım için elementim elimden alınıyordu, bunu hissediyordum. Ve bu konu hakkında ne yapabileceğimi bilmiyordum.
Şu anda hiç kimseyi göremiyordum. Felix ve Jade'in öldüğünü görmüştüm. Locus ve Lexy de... Vita ve Casia da ölmüş müydü? Peki Luca? Güç sahiplerine zarar gelmiş miydi? Her yer bulanıklaşmaya başlamıştı.
Daha fazla kontrol edemediğim vücudumu son kez zorlayarak göz yüzüne baktım. Böyle bitmemesi gerekiyordu. Hayal meyal Mars ve Lia'nın seslerini duyabiliyordum ama artık neredeyse hiçbir şey göremez olmuştum. Görebildiğim son şey belki de sadece hayal ettiğim masmavi gökyüzüydü.
Bir süre sonra vücudumun ağırlığının tamamen üzerimden kalktığını hissettim. Sanki artık taşımam gereken bir vücuda ihtiyacım yoktu. Yavaşça gözlerimi açtığımda hareket edemiyordum. Göz kapaklarımı açmak bile çok fazla efor sarf etmeme sebep olmuştu. Elementimi de kullanamıyordum.
Etrafa göz gezdirdiğimde yerde bile olmadığımı fark ettim. Her yer bembeyazdı ve herhangi bir şey yoktu etrafımda. Ölmüş müydüm? O kadar acıdan sonra hayatta kalmam mümkün bile değildi aslında.
"Senin yüzünden oldu. Hepsi senin suçundu." Bir kadın sesi duymamla etrafıma baktım ama herhangi birisi yoktu.
"Demon." Çok tanıdık geliyordu ama asla adını koyamıyordum. Daha önce yaşamış mıydım ben bunları? Hayatım gözlerimin önünden mi geçiyordu şu anda? Ama herhangi bir şey göremiyordum. Şu anda bebeklik anılarımı falan mı görüyordum acaba, bu yüzden göremiyordum ve hayal meyal sesler duyuyordum belki de.
"Çok özür dilerim Demon. Özür dilerim." Lorin'in sesini duymamla kendimi kalkmaya zorladım. Elimden gelen tek şey oturur pozisyona gelebilmek olmuştu. En azından başımı hareket ettirebiliyordum. Yavaşça arkama döndüğümde arkamda belli belirsiz bir silüet olduğunu gördüm. Ne yüzünü görebiliyordum ne de kıyafetlerini. Çok anlamasam da sanırım kanatları vardı, ayrıca saçları yüzünü kapattığı için sadece yüzündeki gülümsemeyi görebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasíaAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...