Bölüm 38

100 8 7
                                    

   Kafam allak bullak olduğu için kim olduğunu anlayamadığım birinin bağırışlarıyla uyandım. Etrafıma baktığımda kapımın hafif aralık olduğunu gördüm, büyük ihtimalle bizimkilerden biri bağırmıştı. Birinin bağırışıyla uyanmak hoş olmasa da bu defa Demon'un kafama bir şey fırlatmasıyla uyanmadığım için mutluydum. Böyle devam ederse zeka seviyem Felix'inkine denk olacaktı ve onun dünyasına girmek istediğimi sanmıyorum.

   Esneyerek sallanarak yatağımdan kalktım ve zaten yarı açık olan kapıyı kendime doğru çekerek kapıyı açtım. Işığın gözümü alması sebebiyle birkaç saniye olduğum yerde durmak zorunda olsam da bu uzun sürmedi.

   İçeriye baktığımda Felix'in öfkeyle Lena ablayla birbirlerine bağırdıklarını gördüm. Lena ablayla birbirlerine bağırıyorlardı...

   "Ne oluyor burada?" Yanlarına geldiğimde hâlâ uyku sersemiydim ve dediklerini algılayabilir miydim buna emin bile değildim.

   "Atın L şeklinde gittiğini asla anlamıyor!" Lena abla Felix'i göstererek bana yalvarırcasına baktığımda gülümsedim. Genelde arkadaş gruplarına en çocuksu kişi en zeki olurdu, en azından okuduğum kitaplarda böyleydi ama bu kural Felix için geçerli değildi sanırım. Onu nadiren gördüğüm ciddi hâli bile gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Eh, içi dışı bir olan nadir insanlardan olmalıydı o.

   "Düzgün götürtselerdi L şeklinde ilerletmek nasıl bir fantezi ya!" Felix öfkeyle ayağa kalkıp önündeki taşları gösterdiğinde Lena abla da ona döndü.

   "Gayet de düzgün gidiyor senin aptallığın bu! Bir de element sahibi olacaksın!"

   Felix "Sus be!" diye bağırarak Jade'in arkasına geçti. "Bana aptal dedi bir şey yapmayacak mısın?" 

   Felix şaşkınlıkla karışık bir öfkeyle Jade'e bakarken jade omzunu silkti ve "Haklı." dedi. 

   Felix tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki Jade "Ama biz seni böyle kabul ettik Felix üzülme sen." diyerek Felix'in sırtını sıvazladığında Felix'in öfkesi biraz dinmiş gibiydi. Hâlâ sinirli olduğu suratından anlaşılıyordu gerçi.

   Saatin kaç olduğuna bakmak için telefonuma uzanacaktım ki telefonların artık hiçbir işe yaramadığını hatırlayıp telefonumu aramaktan vazgeçtim. Duvardaki saate baktığımda saatin on biri geçtiğini gördüm. Biz bugün Linda'yla buluşacaktık, saat birdeydi sanırım. Kahvaltıda almam gereken besin miktarının hapını içmek zorundaydım. Lena ablanın daha fazla üzerine gitmek istemiyordum ve artık gerçekten de hap almam lazımdı. yemek yemeye alışkın birinin birden haplarla beslenmeye başlaması ne kadar sağlıklıydı orası da tartışılırdı gerçi ama şu anda gidip birine bunu soramazdım. Sınırın dışından geldiğimizi bilmemesi gerekiyordu kimsenin. Linda mecburen öğrenmişti ama aslında Amara öğrenmese de olurdu. Işığın sahibi olsa da olmama ihtimali üzerinde durursak ciddi anlamda tehlikeliydi bu yaptığımız.

   Derin bir nefes alıp diğerlerinin yanından ayrıldım ve mutfağa doğru ilerledim. Çok susamış olsam da şu anda su içmem midemi bulandırırdı ve hapların bunu engelleyeceğini sanmıyordum.

   Birkaç dakika mutfakta bomboş bir şekilde durduktan sonra Lena ablanın gelmesiyle ona döndüm. Dolabın kapağını açıp bana hap uzattığında ona teşekkür ettim ve hapı aldım. Nasıl içmem gerekiyordu diye düşünürken Lena abla suyla içmem gerektiğini söyledi. Emebileceğim bir hap da değildi yani, buradaki insanların boğazından kahve ve su dışında bir şey geçmiyordu anlaşılan. Burada doğmadığım için şanslıydım. Gerçi burada doğmuş olabilirdim çünkü nerede doğduğumu bilmiyordum ama burada büyümediğim için şanslıydım en azından.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin