Bölüm 6

42 2 10
                                    

  Zaman çok hızlı geçiyordu. Sanki Mars bilerek ve isteyerek zamanın daha hızlı geçmesini sağlamıştı da bize söylemiyordu, en azından bana öyle geliyordu. Zaman geri alınalı çoktan üç gün olmuştu. Demon'u görmeyeli üç gün olmuştu. Oysaki onun boşluğunu ve yokluğunu hissetmem gerekirdi, o yokken kendimi çok kötü hissetmem gerekirdi. Neden sadece o aklıma geldiğinde olmadığını fark ediyordum?

   İnsanların acıları çok hızlı unuttuğunu biliyordum. Her zaman okuduğum kitapların çoğunda insan beyninin acıyı hızlıca unutmaya yatkın olduğuna vurgu yapılırdı. Sebebi de açıktı aslında, neden bir acıyı kaydetme gereği duymalıydı ki bir organ?

   Evet hızlıca acıyı unutan bir yapıya sahip olabilirdim ama yavaş yavaş Demon'u unutuyordum. Bu çizgi değiştirmemden mi kaynaklıydı? Ama sonuçta zihinsel olarak ben buradaki Lia değildim, tanıdığım bendim.

   Acaba zihnim buradaki Lia'ya ayak uydurmaya mı başlamıştı? Belki de evren beni burada kabul etmemişti ve bu çizgideki Lia'yı buraya geri istiyordu.

   "O benim çikolatam! Geri versene!" Felix'in şu anda yatarak düşüncelerimde kaybolmaya çalıştığım koltuktan zıplayıp Mars'ın üzerine düşmesiyle derin bir nefes alıp onlara döndüm. İkisi de yerde bir tane çikolata için kavga ederken Luca çoktan çikolatayı alıp kaçmıştı bile. 

   "Hey!" İkisi de aynı anda bağırıp hızlıca Luca'nın peşinden dışarı çıktığında burada kendi kendime düşünemeyeceğimi anlayarak pes ettim. Vita ve Locus saatlerdir satranç oynuyordu. Jade ve Juda da onları izliyordu. Her ne kadar Juda ve Jade kolay kabullenmiş gibi gözükse de Isabel için durumlar böyle değildi. Yalnız kalmak istediğini söyleyerek yanımızdan ayrılmıştı ve kimse de onu görmeye gitmemişti. Belki de gerçekten yalnız kalması gerekiyordu.

   "Hadi ama!" Vita öfkeyle ayağa kalktığında Locus önünde duran tabaktan ağzına bir tane cips attı ve "Bir kere tur daha?" dercesine Vita'ya baktı. Vita "Elbette!" diye bağırıp taşları tekrardan dizmeye başladığında Locus'un ne kadar sıkıldığını hissedebiliyordum ama ya yapacak başka bir şeyi olmadığından ya da Vita'yı reddetmesi durumunda Vita'nın onu öldürmesinden korkmasından dolayı bir şey diyemiyormuş gibi gözüküyordu.

   Lorin de bir köşede oturmuş uzaktan onları izliyordu ama arada bana baktığını hissedebiliyordum. Sanki gözlerimin içine bakıyor, ben ona döndüğüm an ise sanki hiç bana bakmamış gibi diğerlerine dönüyordu ve uzun bir süre bana geri dönmüyordu. Demek istediği bir şey olabilir miydi? En son Mars, Felix ve Luca'nın araya girmesi yüzünden söylediği şey yarım kalmıştı, ondan sonra benim kafamı toparlamak için gidip Janus'un başka bir kızın kafasını havaya uçurduğunu görmem sonucunda her şey dağılmıştı tabi.

   Janus... Acaba daha ne kadar ileri gidebilirdi? Kardeşini öldürünce ve elementini çalınca kıyametin koptuğunu görmüştü, bir daha böyle bir şeye kalkışmayacağını düşünüyordum. Ama biz element kullanıcısı olmadığımız için bizim ölmemizde hiçbir sorun yoktu ki bunun o da farkında olmalıydı çünkü Mars'ı ve beni öldürmeye çalışmıştı. Sırada Lorin vardı ama onun kolay kolay öleceğini sanmıyordum çünkü aramızda en dikkatlimiz o sayılırdı.

   "Lia." Lorin'in bana seslenmesiyle ona döndüm. "Seninle bir şey konuşmam gerekiyor, özel. Birkaç dakikalığına benimle dışarı gelir misin?" Bu sorusu üzerine birkaç saniye düşündüm ama şu anda o güvenmemem gereken birisi değildi hatta şu durumda en çok güvenmem gereken kişilerdendi.

   Başımı onaylarcasına sallayıp yavaşça ayağa kalktım. Aniden ayağa kalkınca başım dönüyor ve etraf bir anlığına kararıyordu ve şu anda bunun olmasını istemezdim.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin