"Uyan artık lütfen!" Başımda bağıran birinin sesini duymamla doğrulup gözlerimi ovalayıp etrafa baktım.
Demon bir köşede kitap okuyor, Lena abla da başımda dikilmiş bana bağırıyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra benden biraz uzaklaşan Lena ablaya bakmaya devam ettim. Daha yeni uyandığım için kafam biraz allak bullak olmuştu ama genelde bundan daha beter olurdum ilk uyanışımda. Bilincim kapalı olurdu yani şu anda düşünemiyor olurdum ama sanki uykumu tam almış bir şekilde uyumuştum. Havaya bakarsak uykumu tam aldığımı söyleyemezdik çünkü kendimi uykuya teslim etmeden önce de güneş tepedeydi şimdi de.
Ellerimle etrafı kolladıktan sonra telefonuma değmemle çekip saate baktım. Saat öğlen on iki olmuştu. Öğlen on iki... On sekiz saattir uyuyor muydum!
Panikle ayağa kalkıp etrafa baktığımda hızlıca kalktığım için etraf birkaç saniye kararmış olsa da buna pek aldırış etmeden diğerlerine döndüm.
"Neden hiçbiriniz beni uyandırmadı on sekiz saattir uyuyormuşum!" Sinirli bir şekilde iç çektikten sonra bakışlarımı Demon'a çevirdim. "En son senin omzuna yaslanmıştım neden uyuduğumu görünce uyandırmadın?" Bu sorum üzerine gözlerini kaçırdığında derin bir nefes alıp kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Uyandırmaları gerekirdi ama yine de onlara uyandırmalarını söylememiştim. Zaten günlerdir rahat bir şekilde uyuyamadığım için güzel ve rahat bir uyku fena gelmemişti.
"Günlerdir rahat uyuyamıyorsun zaten Lia bir şey olmaz." Vita'nın seslenmesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Saçları her zamankinden daha düzenliydi ve bu uyanalı saatler olduğunu belirtiyordu. On ikiye kadar uyuyan biri olarak aynadaki halimi görmeye korkuyordum.
En azından ne kadar dağınık olduğuna bakmak ellerimi saçıma götürüp saçımı yokladığımda tokamın yeterince gevşediğini fark ettim. Ayrıca tahminim üzerine şu anda tokaya bağlı olan saç miktarı toplam saçımın yarısından azdı ve bu saçımı yıkamam gerektiğini gösteriyordu.
Lena ablaya döndüğümde ne diyeceğimi anlamış olacaktı ki "Banyo ileride, soldan ikinci kapı." demişti. Gülümseyerek teşekkür edip derin bir çektikten sonra tarif ettiği odaya doğru ilerledim.
Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra karşımda duran aynada kendimi görmemle içeriye dalmam bir olmuştu. Uyurken savaş falan mı çıkartmıştım ben? Saçlarım daha önce hiç olmadığı kadar berbat haldeydi ve göz altlarım kapkaraydı. Yıllardır uyuyormuş gibi gözüküyordum. Biraz daha uyusam kim bilir ne halde olacaktım.
Kapının çalmasıyla açılması bir olduğunda panikle geriledikten sonra gelen kişinin Lena abla olduğunu görünce derin bir iç çektim ve gülümsedim. Elinde biri diğerine göre daha küçük olmak üzere iki havlu ve birkaç tane kıyafet tutuyordu.
Bana karşılık o da gülümsedikten sonra konuşmaya başladı.
"Saçın için ayrı olmak üzere iki tane temiz havlu getirdim. Arkanda duran tarağı kullanabilirsin. Herhangi bir krem sürüyor musun bilmiyorum ama saç kremi de var. Ayrıca kendi kıyafetlerimden birkaç tane ayarladım sana da, bedeni olur diye düşünüyorum zaten çok bir farkımız yok." Şaşırmış bir şekilde ona bakarken elindeki havluları hemen kapının yanındaki peteğin üzerine koyup çıkmıştı. Sanırım bu kadar ilgi görmeyi beklememiştim o yüzden şaşırmıştım ama benim için sorun yoktu hatta mutlu bile olmuştum. Daha önce hiç kimse bana banyoya girerken ihtiyacım olanları getirmediği ve üzerimden sular akarak buz gibi havada tarak aradığım için olabilirdi belki de. Gerçi birinin getirmesi de imkansızdı ben tek yaşıyordum ama yine de sevinmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...