Aferin kızım. İşin gücün yok bir de Dünya'yı dolaşıp diğer element sahiplerini bulacak ve Dünya'yı kurtaracaksın öyle mi? Aman ne harika plan! Ama laf ağızdan bir kere çıkar. Bir kere dedik sizinle geleceğim diye şimdi gelmemek ayıp olur.
"Ciddi misin?" Yok canım şaka yapıyorum. Onaylarmışçasına kafamı salladığımda beşi de bana aval aval bakıyordu. Gerçi normaldi aval aval bakmaları. Beş tane element kullanıcısının yanında benim olmam ve onlara dünyayı kurtarmakta "yardım etmem" saçma olurdu değil mi? Sonuçta element sahibi adamlar. Şimdi beşi toplanmış iken isteseler dünyayı yok ederlerdi.
"Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında mısın? Element sahibi bile değilsin kendini nasıl koruyacaksın? Bir de seni korumak zorunda mı kalacağız?" Vita'nın söylediklerine her ne kadar kızsam da haklıydı. Kendimi nasıl koruyacaktım? Dışarısı hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordum. Normalde çok kitap okuyan birisiydim ama sıkıcı kitapları sevmezdim. Aslına bakarsak ben çoğu kitabı sevmezdim. Tamamen rastgele bir kitap alırım ve ilk beş sayfası beni sarmadıysa o kitabı okumazdım. Hatta kapağını sevmezsem bile okumayabilirdim. Şu ana kadar dışarısıyla ilgili sadece tarih kitapları bulabilmiştim ve hepsini de okumuştum diye hatırlıyorum. Düşünce neden bu koskoca kütüphanede bir tane bile şu anki dünya ile ilgili bir kitap yoktu?
Daha fazla sessiz kalmak yerine cevap vermem gerektiğini fark ettiğimde derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım. "Ne kadar tehlikeli olduğunun farkındayım ve kendimi koruyamayabilirim ama sonuçta artık bütün planınızı biliyorum ve sizi öylece gönderemem değil mi? Hem belki ben de bir işe yarayabilirim. Siz Dilek'i ortaya çıkartmaya çalışmıyor muydunuz? Çıkınca ne olacak? O gücü hanginiz üstlenecek? Hepinizin gücü var, var olan sekiz element de sizinle birlikte olacak ve eğer Dilek'i aranızdan biri alırsa bir kişide iki tane güç olacak ki bu olmaması gereken bir şey bence. Eğer dileği çıkartabilirseniz ben üstlenirim o gücü. Hem hep bir element kullanıcısı olmak is-" Ne dediğimi farkına varınca sustum. Ne diyordum ben? Sadece onlarla gelmek istediğimi söylemem gerekiyordu Dilek'i almak da nereden çıkmıştı? Bazen cidden çok konuşuyordum. Nasıl toparlayacaktım şimdi? Ha ha ha şaka yaptım diyerek mi? Bu hafta ikinci rezil oluşumdu ve ikisi de en olmaması gereken kişilerin yanında olmuştu.
"Dilek derken? Sence Dilek'i tanımadığımız birine verir miyiz?" Bu sert oldu işte. Demon'ı hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Sürekli yerinde durmayan ve etrafa neşe saçan Demon yargı dağıtıyordu ha?
"Sonuçta tanımadığınız birine güvenip sınırların dışına çıkıyorsunuz bana da bu konuda güvenirsiniz diye düşünmüştüm." Tam kavga çıkartmanın sırası gerçekten Lia. Tam da kavga edilecek kişilerle ediyorsun cidden kavgayı. Çocuk sana dokunsa zaten elektrik çarpacak ve öleceksin neyi tartışıyorsun ki? Yapacak bir şey yok, başlattık artık bir kere. Aslında başlatan da ben değildim onlardı, kitabımı almasalardı ben şu an bu durumda olmayacaktım.
"Aynı durum mu Lia? Onda bir güç var. Büyük sekiz elementten birine sahip çocuk. Sende ne var? Deli cesareti. Pek de işimize yarayacak bir güç gibi durmu-"
"Aslında işimize yarar. Bir noktada haklı. Aramızda kimse yok güvenebileceğimiz. Söylesene Vita kime vereceğiz dilek gücünü? Hera'yı mı çağıracağız? Hem deli cesareti gayet de işe yarar. Eğer bir binaya veya bir yere girmemiz gerekirse element sahibi birini asla almazlar ama onu almamaları için hiç bir sebep yok çünkü onun hiçbir şeyi yok." Felix aslanım teşekkür ederim ama gömüyor musun koruyor musun karar ver. Kendimi aynı anda hem korunuyor hem de zorbalığa uğruyor gibi hissediyordum. Eh, eğer onlarla gideceksem Vita'yla aramı düzeltmem gerekecekti çünkü cidden benden hoşlanmıyor gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...