Bölüm 5

62 2 26
                                    

   "Peki siz?" Peki siz?

   Telaşla Jade'e baktığımda omzunu silkti. Peki siz demişti. Peki siz...

   İnsanlardan hep nefret etmiştim, o günden sonra; Lorin'in Merisa'ya o çiçekleri verdiği günden sonra hep nefret etmiştim. Bu nefretimin aslında bir bahanesi yoktu, sırf bir avuç arkadaş yüzünden herkesten nefret etmemin asla bir bahanesi yoktu. İnsanlar sadece küçük yaştayken arkadaş gruplarını bulmuşlardı ve başka birilerine ihtiyaçları yoktu. Yalnız kimse yoktu, benim dışımda. Ben de insanlara gidip onlarla arkadaş olmak istediğimi söyleyemeyecek kadar utangaç, bir o kadar da sinirliydim. Hayata karşı bir nefretim vardı.

   Hera da yıllarca nefret ettiğim birisi olmuştu. Kişiliği pek sevdiğim bir kişilik değildi. Bana Dilek konusunda meydan okuduğunda ondan çok daha fazla nefret etmiştim, içimdeki nefret büyümüştü ama nereden bilebilirdim ona bu kadar bağlanacağımı? Aslında bana pek bir zararı yoktu, arada bir gelip sinirimi bozuyordu ama en azından diğerleri kadar büyük bir hasar bırakmamıştı bende.

   Karşımda dikilmiş, tamamen farklı bir kişi olarak elini tutmamı bekliyordu. Gülümseyerek benden bir cevap bekliyordu. Karşımdaki kişi kimdi? Hera... Hayır. Şu anda karşımda bekleyen, elini tutmamı bekleyen bu kız Hera değildi. Ona çok benziyor olabilirdi, vücudu aynıydı. Annesi ve babası, kardeşi aynı kişiydi. Kanı aynıydı. Ama her şey bu kadardı. Karşımda duran kişi Hera değildi. Juda'ydı.

   "Lia." Elimden geldiğince gülümsemeye çalıştım ve elini tuttum. Bana gülümsedikten sonra izin isteyip yanlarından ayrıldım.

   Dışarı çıktığımda aklım hâlâ karmakarışıktı. Karşımda duran kız Hera değildi, Juda'ydı. Ben onu tanımıyordum. Nasıl birisiydi? Hera'dan daha mı kibardı yoksa Hera gibi sahte kişiliklere mi sahipti? İnsanlarla konuşurken nasıldı acaba? Öyle kibar olmasının sebebi beni hissetmesi olabilir miydi? Sonuçta bende His vardı ve Buz benim gücümün bir parçasıydı. Evet belki de bu yüzden gülümsemişti.

   Hera normalde insanlara gülümseyen birisi miydi? Hatırlamıyordum. Ben Hera'dan neden nefret ediyordum ki en başında? Bana ne yapmıştı? Dilek için savaşıyorduk, ufak bir rekabet vardı aramızda bunu hatırlıyordum. Onunla başka bir sohbetimiz olmuş muydu? Zaman geri alınırken Hera orada yoktu bu yüzden de şu anda bizi hatırlamıyordu. Hera neden bizimle değildi ki Dilek çıkarken? Ben mi kazanmıştım? O nerede kalmıştı? Hatırlamıyorum.

   Kaldırımın bana en yakın olan kısmına oturdum  ve elimi suratıma koydum. Hava buz gibiydi, Köy'de hâlâ Jade vardı. Jade bizi almaya gelmişti, neden Köy'den çıkmasına rağmen burada karlar hâlâ vardı? En son çıktığında bütün karlar erimişti. Düşününce Hera, hayır Juda'nın saçlarının önü beyazdı. Ama Jade'in saçları tamamen beyazdı. Buz ikiye bölünmüş olabilir miydi ki? Bu imkansızdı, saçmalıyordum. Elementler ikiye bölünemezdi onlar kutsal güçlerdi. Bizim güçlerimiz gibi anlamsız değillerdi. Bir element başka bir yılda doğan birisine gitti diye kıyamet kopmuştu, bir element bölünemezdi.

   Derin bir nefes aldım ve başımı gökyüzüne çevirdim. En son böyle gökyüzüne nerede bakmıştım? Dördüncü Bölge'de baktığımı hatırlıyordum. Tabii o saçma sapan gökyüzüne gökyüzü denirse. Ay'dan başka bir şey görünmüyordu, tek tük yıldızlar görülüyordu.

   Demon beni çağırmıştı, birlikte havai fişekleri izlemiştik. Daha önce hiç görmediğim kadar büyülüydü. Ancak garip bir şekilde kafamı karıştıran ve düşünüp durduğum bir şey vardı günlerdir. Aslında birkaç gündür kafam allak bullak olduğu için bu konuyu düşünemesem de uyumadan önce hep aklıma gelmişti Dördüncü Bölge'deyken bu soru. Büyülü olan şey havai fişekler miydi yoksa Demon mu?

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin