2764
Genç oğlan koştu, koştu ve koştu. Ona yetişme ümidiyle koştu. Belki ona yetişirim diye düşünerek koştu. Her geçen saniye ümidi daha da yok oluyordu ama bunu önemsemeden koştu. Bir ihtimal, çok düşük bir ihtimal de olsa bir ihtimal her şeyi düzeltebilirdi. Bunların hepsinin başlamasının sebebiydi o.
Koşmaktan nefes alamayacak hale geldiğinde yavaşladı. Birden acıyla inleyerek dizlerinin üzerine düştü. Elleriyle yerden destek almaya çalıştı ama işe yaramadı. Elini koluna götürdüğünde eline bir sıvı geldi ve gözlerini kapatarak acıyla çığlık attı.
Birinin ona destek olup başını dizlerinin üstüne koyduğunu hissedince korkuyla gözlerini açtı. Onun peşinden gitmesi gerekiyordu, orada tek başındaydı birinin ona yardım etmesi gerekiyordu. Etraf netleştiğinde karşısında kardeşi gibi tanıdığı, yıllardır yanında olan arkadaşlarından biri duruyordu.
Genç kız yerde yatan oğlanın suratını avuçlarının arasına aldı. Gözlerini kapattı ve içinden ormanın ruhunun ona yardım etmesi için dua etti. Çocuğun yattığı yerin hemen yanında bir bitki hızlıca topraktan çıkıp olgunlaştığında kız zar zor da olsa teşekkür amaçlı gülümsedi ve bitkiyi kopardı. Her ne kadar doğanın canını yakmak istemediği için asla bir bitkiyi canından etmese de şu anda doğanın canını en çok yakacak şey Buzun sahibini kaybetmek olurdu.
Bitkiyi elinden geldiğince kibar bir şekilde çocuğun yarasına bastırdı. Bu bitki, şu anda zehri alabilecek güce sahip bir bitkiydi ve kolundaki bu yara ölümcül olsa da bu onu iyileştirirdi. En azından öyle umuyordu.
Arkadaşları da yanına geldiğinde Suyun sahibi olan oğlan, yerde yatan arkadaşının yarasını iyileştirme görevini devraldı. Suyun Buzu iyileştirme gücü vardı, Topraktan daha iyi gelirdi Buza bu.
Toprağın Sahibi ayağa kalktı ve karşılarında duran, onlara öfkeyle bakan kıza döndü. Kızın gözleri sahip olduğu güç sebebiyle her renge sahipti, bilmedikleri ve idrak edemedikleri renklere bile ama özellikle mor ve mavi tonlarında parlıyordu. Ellerinde tuttuğu ve kendini savunmasını sağlayan, yıllar öncesinde kullanılan ve mermileri zehirli olan silahı onlara doğrultmuştu. Silah kullanmayı bilmediği için ve mermileri sınırlı olduğu için bir kere ateş edebilmişti, o da Buzun sahibinin kolunu sıyırmıştı. Aslında Buzun sahibi kolayca durdurabilirdi bu mermiyi, havada durdurarak hızını kesebilirdi ama yapmadı. Arkadaşının ona asla zarar vermeyeceğini düşünmüştü içten içe bu yüzden kendini savunmak için herhangi bir davranışta bulunmadı. Üzerine gelen mermiyi görmesine rağmen ona zarar vermeyeceğini düşündü.
Kızı çocukluk arkadaşını kanlar içinde yerde görmek onu mahvetse de şu anda onu önemseyemezdi. O onu bırakmıştı, diğer element sahipleri yüzünden onu bırakmıştı. Elementi olduğu için sürekli herkesin tebriklerini kazandığı için onu bırakmıştı. Arkadaşı yükselirken kendisi düşüyordu ve buna daha fazla katlanmayacaktı. Doğduğundan beri katlanıyordu bu acıya, yirmi sekiz yıldır katlanıyordu.
"Lütfen dur." Arkalarında en sakinleri Havanın sahibi olan kız öne doğru bir adım attı. Şu anda Havanın Ruhu'yla iletişim hâlinde olmasının etkisiyle salık saçları, kıyafeti ve pelerini dalgalanıyordu. Ellerinden birini havaya kaldırdı ve etrafı bulutların sarmasını sağladı.
Eliyle havada birkaç daire çizerek ufak bir rüzgar oluşmasını sağladı. Bunun üzerine panikleyen kız bir el daha ateş etti ama mermi arkadaşına ulaşamadan havada alev alıp anında küllere dönüştü, bunu yapan da şu anda Havanın sahibinin yanında yerini almış Ateşin sahibiydi. O da Ateşin Ruhu ile iletişim halindeydi ve alevleri hiç olmadığı kadar güçlüydü şu anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...