Derin bir nefes aldım ve teknik olarak altı ay sonra ama benim gözümden iki ay önce girdiğim yere ilk adımlarımı attım. Hâlâ zaman kavramım pek sağlam değildi, o yüzden bu konular hakkında düşüncelerime boğulmama fırsat vermeden başka bir şeye kendimi odaklıyordum. Gerçi günler sonra kendimi odaklayacağım şeyin bu olmasını beklememiştim. Genelde kendimi bir şekilde Janus'un geldiğine ve tekrar Lorin'i, beni, Juda'yı veya Mars'ı öldürmeye çalışacağına inandırarak kendi kendime bir gerilim yaratıp düşüncelerim beni boğamadan onları boğuyordum. Ne taktik ama!
Yutkunmaya çalıştım ama başarısız oldum. Boğulduğumu zanneden Felix'in sert bir şekilde sırtıma vurmasıyla yere kapaklanınca öfkeyle ona döndüm ama şu anda ona kızmaktan daha önemli şeyler olduğunu fark edince tekrardan yerde yatan Demon'a döndüm.
"Demon..." Yavaşça onu sarstım ama uyanmadı. Derin bir uykuya gibi gözüküyordu. Belki de rüya görüyordu. Hava neredeyse kararmıştı ve buz gibiydi, yani şu anda uyuması ve rüya görmesi çok normaldi. Günlerdir gece yarılarında Janus gelip durduğu için uyku düzenim pek de düzgün değildi ve şu anda Demon'un yerinde olmak için neler neler verirdim kim bilir.
"Demon!" Felix'in korkuyla ve öfkeyle onu sertçe sallamasıyla sanki başından aşağı buz gibi su dökmüşlermiş gibi yerinden sıçrayarak uyanıp birkaç saniye bize baktı. Gözlerini birkaç saniye ovuşturdu ve yanında oturmuş ve bizi izleyen Lexy'ye doğru eğildi.
"Sanırım deliriyorum." diyerek Lexy'yi dürttüğünde Lexy başını onaylarcasına salladı.
"Sanırım ben de." Lexy'nin bu dediği üzerine şaşkın bir şekilde onları izlemeye başladım. Neyden bahsediyordu bunlar?
"Bir şekilde buraya gelmiş olsalar da... Bu üçlüyle diğerlerinin yan yana gelmesi mümkün mü ki? Ay tutulması gibi bir şey bu." Demon'un bu cümlesi üzerine derin bir iç çektim ve ayağa kalktım.
Ben daha bir şey söyleyemeden Locus hem beni hem Felix'i ittirip birden Lexy'nin üzerine atlayıp ona sıkıca sarıldı. Bu sırada Demon uzaylı görmüşçesine Locus'u izliyordu. Bir süre sonra Lexy Locus'a geri sarılıp ağlamaya başladığında Demon daha da şaşkın bir şekilde bize döndü.
Birkaç saniye bizi izledikten sonra bize doğru birkaç adım attı. Ondan sonra saniyeler içerisinde Felix ve Vita'nın yanına koşup onlara sarılması bir oldu. O sırada sessiz bir şekilde onları izliyordum.
Her şey birkaç saniye içerisinde oldu ama sanki saatler geçmiş gibi hissettim. O sırada Lorin bir elini omzuma koyup bana gülümsedi ve bakışlarını Demon'a çevirdi.
"Sana boşuna korktuğunu söylemiştim, şu ana kadar hiçbir zaman elementlerin sahipleri değişmedi." Lorin'in bu dediği üzerine Mars başını Lorin'i onaylarcasına salladı.
Dakikalar sonra Demon sonunda Vita'dan ve Felix'ten ayrıldığında bana döndü ve gülümsedi. Lexy'nin de Locus'tan ayrılıp "Hepinizin iyi olduğuna sevindim." demesi üzerine herkes birden sessizleşti.
"Evet, iyiyiz sanırım." Felix'in bu dediği üzerine Lorin derin bir iç çekti ve elini suratına koydu.
"Casia sizinle değil mi?" Vita'nın bu sorusu üzerine Demon başını olumsuz anlamda salladı.
"Her şey, çok değişik."
"Evet onu anlamak pek de zor olmadı aslında." Felix ellerini beline koydu ve birkaç saniye diğerlerini süzdükten sonra çimlerin üzerine oturdu. "Anlatın da gidelim hemen, bana fenalık bastı artık şu Dilek midir nedir dileyelim de kurtulalım." deyip ceketinin fermuarını kapattı ve oturmamızı işaret edercesine eliyle yeri gösterdi. İlk başta tereddüt etsem de derin bir nefes alıp yere oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...