Derin bir iç çektim ve arkama yaslandım. Geleli saatler olmuştu ve adam akıllı sohbet etmemiştik. Yapabilecek hiçbir şeyimiz yoktu ve Demon ve Jade'in arası hâlâ soğuktu. Üstüne bir de Isabel'den asla haber alamıyordum, kimse alamıyordu. Gölgenin sahibine ait olduğunu düşündüğümüz kolye de kolyeyi çalan uyuz çocuk da yoktu ortalıkta. Jade'i bulmak dışında hiçbir gelişme kaydedememiştik.
Hera telefonunda gezerken uyuyakalmıştı. Demon'un da uykusu var gibi gözüküyordu ama sanki uyumaması gerekiyormuş gibi asla uyumuyordu. Dikkatinin Jade'de olduğu çok belliydi.
Demon'un aksine Jade güven sorunları yaşıyormuş gibi gözükmüyordu. Sadece üzerine bir ağırlık varmış gibiydi. Benim yüzümden başına bir şey gelmesine dayanamazdım. Ne olduğunu bilmesem de içimden bir ses onunla ilgili bir şeyler söylüyordu bana. Bir şeyler olacaktı. Ne olacağını bilmiyordum ama bir şeyler olacaktı.
Jade'i ilk gördüğüm andan beri içimde bir şey uyanmış gibi hissediyordum. Etraftaki her şeye daha fazla dikkat etmeye ve olaylar hakkında daha fazla düşünmeye başlamış gibiydim. İlk başta bunun sebebinin diğerlerinden ayrılmam olduğunu sanmıştım ama gelmelerine rağmen hâlâ rahat edemiyordum. İsteksiz bir şekilde kafamda bir şeyleri çok büyütüyordum. Altıncı his diye buna mı deniyordu acaba?
Koltuğun köşesine oturmuş dizlerimi karnıma çekmiş bir şekilde düşüncelerimle boğuşurken birden kapının çalmasıyla doğruldum. Birinin gelmesini beklemiyordum. Jade'e baktığımda o da beklemiyormuş gibi gözüküyordu.
Oturduğu yerden kalkıp temkinli bir şekilde kapıyı açtığında birinin sesini duydum. Sesi çok tanıdık geliyordu ama bir o kadar da yabancıydı.
"Kusura bakma ama bütün işi bana yüklemene izin veremem Jade." Konuşan kişinin sesinden erkek olduğu anlaşılıyordu. Ayrıca söyleyiş tarzına bakılırsa keyfi de yerindeydi.
"Mars, şu an burası müsait değil." Jade'in sesine mahcupluğu yansımıştı. Gelmesini beklemiyor gibiydi. "Bir daha izinsiz gelmezsen sevinirim evime..." Aralarında birkaç saniye boyunca sessizlik olmuştu. Bir yandan Demon'a bir yandan da kapıya bakıyordum. Demon da aynısını yapıyordu.
"Hadi ama! Ne olabilir ki evinde." Adının Mars olduğunu öğrendiğim çocuğun ayak seslerini duydum. Salona doğru geliyordu.
Daha ne yapacağımı düşünürken Demon birden beni kolumdan çekiştirerek odalardan birine girdi ve rüzgarıyla kapıyı hafifçe ittirdi. Arkama baktığımda Hera'nın hâlâ koltukta yattığını gördüm ve panikle Demon'a baktım. Bana döndüğünde sinir bozucu şekilde sakin gözüküyordu.
"Demon! Hera içeride kaldı ne yaptığını sanıyorsun sen?" Elimden geldiğince kısık sesle Demon'a çemkirdiğimde bana göz devirdi ve konuşmaya başladı.
"Hadi ama, ortam müsait değil dedi. Nasıl müsait olmamasını bekliyorsun?" Demon anladığımı düşünerek bana baktı ama boş bir ifadeyle suratına bakmaya devam ettiğimde yeniden konuşmaya başladı. "İçeride Hera'yı görünce uyandırmamak ve Jade'i yalnız bırakmak için çıkacak ve başka zaman gelecek. Bu kadar basit. Çok mu safsın çok salak mısın anlamıyorum bazen." Demon bana bakmaya devam ettiğinde son söylediği cümleye cevap vermeme gibi bir şansım yoktu çünkü altta kalamazdım. Lia ve psikolojik sorunları işte.
"Belki de Hera'nın Jade'in sevgilisi damgası yemek istemediğine ve olayları iki kat karışık hâle getirebileceğine kafam basacak kadar zekiyimdir Demon Bey!" Son kelimelerimi üzerine basarak sinirli bir şekilde söylediğimde Demon bir anlığına duraksadı ve düşünmeye başladı. Suratına zafer gülümsemesiyle bakarken elini kafasına koydu ve yine konuşmaya başladı. Bir kere de altta kalsa ölürdü sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...