-2

57 4 17
                                    

   Lorin'in Gözünden - 3052

   Gözlerimi açtığımda yanımda Mars ve Locus duruyordu, onların da suratındaki ifadelerden anladığım kadarıyla tekrardan olmuştu. Tekrar, tekrar ve tekrar.

   Mars elleriyle suratını kapattı ve eğildi. Locus'un suratında da her zaman olan o boş ifade yer alıyordu.

   Derin bir iç çekip arkama yaslandım. Kim bilir şu anda hangi yıldaydık. Neleri hatırlıyordum? Tamam, hatırladığım kadarıyla Mars zamanı geriye almadan, daha doğrusu bizi başka bir zaman çizgisine taşımadan önce yıl üç bin elli altıydı, on beş yaşındaydık. Yanımızda Lia ve diğerleri vardı, Lexy'yi bulamamışlardı. Lia'ya... Lia şu anda neredeydi?

   Tekrardan derin bir iç çektim. Her defasında ona bir şeyler olmasından çok sıkılmıştım. Sanki onun kaderinde vardı ölmek, acı çekmek. Ne yaparsak yapalım, hangi yoldan gidersek gidelim onun iyi olmasını sağlayamıyorduk. Geriye tek bir seçenek kalıyordu ama o seçeneği değerlendirmek istemiyordum. Her türlü acı çekecekti, zihinsel veya fiziksel.

   Mars elinin tersiyle dolan gözlerini sildi ve bana döndü. "Lia..." Cümlesini tamamlayamadan onu kendime çekip sarıldım. Evet, doğru hatırladığıma artık emindim. Lia dakikalar önce ölmüştü ve Mars panikleyip, Toprak ve Gölgenin yan yana olmasının da etkisiyle zamanı çok fazla geriye sarmıştı. Görünüşümüzden anladığım kadarıyla ortaokulun başlarına geri dönmüştük. Mars'la ortak odamızdaydık ve Locus her zamanki gibi bizi ziyaret etmeye gelmişti. Ailesinden kaçıp nefes almak için sürekli yanımıza gelirdi, acaba bu defa ne için gelmişti. Yavaş yavaş hatırlayacaktım, yavaş yavaş kafamın içine işleyecekti bu çizgide neler olduğu çünkü ben Zamanın sahibi değildim. Bıraktım gücü, element sahibi olsam bile bir süre sonra aklımın içinde bu çizgide yaptıklarım dönüp duracaktı ve eskisini unutmaya çalışacaktı zihnim. Buradaki Lorin'in hayatını ve bedenini çalmıştım ben, onun zihni yaşamadığı şeyleri kabul etmeyecekti eminim.

   Mars'tan ayrıldığımda Locus'un dışarıyı izlediğini gördüm. Ayrıca göz ucuyla bize bakıyor, sonra gözlerini tekrar kaçırıyordu. Gerçekleri söylemek istiyordu ama çekiniyordu, her zaman öyleydi o zaten. Ne zaman bize bir şey söylemek istese kafasında düşünür, düşünür ve daha çok düşünürdü. Hatta ona söylemesini söylemeden ağzını açmazdı asla. Ailesi hakkında pek bir şey anlatmamıştı, üstünkörü bir şeyler söylemişti onlar da ona inanmamız içindi zaten. Belki de ailesinden kalan bir şeydi bu, ne yaşadığını bilmesem de suratına baktığımda anlayabiliyordum. Belki de His Kontrolüne sahip olmamdı bunun sebebi. Sonuçta hisleri kontrol etmek için önce bilmem gerekirdi.

   Ona söyleyebilirsin dercesine başımı salladığımda derin bir nefes aldı ve ellerini cebine soktu. "Bu defa Lia'yı bırakmalısınız Lorin." Bunu diyeceğini biliyordum o yüzden şaşırmadım ama yine de Lia'yı bırakma fikri beni her zaman korkutuyordu. Eninde sonunda buraya çıkacaktı işin sonu, her defasında Lia'ya bir şeyler oluyordu. Ya elementlerden biri ona zarar veriyor ya Dilek vücudu için fazla ağır geliyor ya da sevdiği birine zarar geliyor ve kendini kaybediyordu. Her defasında işin ucu ona dokunuyordu yani.

   Mars aramızdaki mesafeyi açtı ve bana döndü. Ağlamamak için kendini zor tuttuğu belliydi ama onu motive edecek kadar pozitif bakabilecek durumda değildim ki ben de.

   "Lia'yı bırakamam. Bizi o kadar çok önemseyen birini nasıl bırakacağız ki?" Locus'a döndüğünde Locus başını iki yana salladı.

   "Sizi o kadar çok önemseyen birine zarar gelmesi daha mı iyi yani?" Locus'un bu öfkeli çıkışı üzerine ona uyarırcasına baktığımda başını çevirdi. "Üzgünüm, insanlarla ilişkiler hakkında çok şey bilmiyorum ama bu sayede daha objektif bakabiliyorum."

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin