Bölüm 37

60 8 2
                                    

   Lexy'nin Gözünden

   Esneyerek yattığım yerden doğruldum. Kuşların ötüşüyle uyanmayı isterdim elbette ama ne yazık ki bu cehennem gibi yerde kuş yoktu, olsa da avlayıp yerlerdi. İnsanlar gerçekten yok olması gereken varlıklardı.

   Bugün fazla enerjik kalkmıştım. Temmuz ayı benim için çok iyi geçiyordu, belki de doğum günüm yaklaştığı içindi. Aslında doğum günüme üç ay falan vardı ama yine de yaklaşıyordu! Hem, Locus belki bu doğum günümde yanıma gelebilirdi. Yıllardır babam veya abim yüzünden gelmiyordu ama bu yıl onlardan kaçıp gelebilirdi. Her yıl gizemli bir şekilde kapımın önünde bir hediye ve yanında ufak bir not bulmam hayaletlerin işi olamayacağına göre gizli gizli geliyor olmalıydı. En azından hâlâ hayattaydı, buna emindim.

   Yatağımdan hızlıca kalktım ve telefonumun saatine baktım. Dün olan şeyler gerçekten de hoş şeyler değildi, özellikle o kız... Keşke o ikisine onunla kavga ettiğimi söyleseydim ama onlar da yüzlerce kişi arasından kavga ettiğim kişiyle arkadaş olmuşlardı. Eh, o kızı hiç sevmemiştim o yüzden pek önemsemedim.

   Sanki günlerdir bir şey yememiş gibi açtım o yüzden mutfağa doğru hızlıca ilerledim. Buzdolabımın kapağını açtım ama içerisinde her zamanki gibi o kadar iştah açıcı şeyler yoktu. Ben ailemle yaşamıyordum doğal olarak, keşke yaşayabileceğim düzgün ve iyi bir ailem olsaydı ama beni ve ikizimi döven bir babayla neden yaşamak isteyeyim ki?

   Derin bir nefes aldım ve dolaptan meyve suyu aldım. Ev yapımı olduğu için hem pek bir zararı yoktu hem de tadı güzeldi. Evet hazırdı ama ben yapmamıştım tabii ki, üst katta oturan bir teyze vardı. Adı neydi... Bilmiyorum ama bana sürekli kek, yemek, meyve suyu tarzı şeyler gönderiyordu. Daha önce hiç olmayan büyük annem gibiydi. Hatta akşamları yanına çağırırdı -asla gitmezdim çünkü o ortamlara girdiğimde ağlama isteğimi bastırmak zor olabiliyordu. Çocukların odada koşuşturup oyun oynaması ve mutlu bir aile ortamına girmek beni korumaya çalışan Locus'u, bizi asla umursamayan abimi ve asla durmayan babam... Ne zaman bir aile ortamına girsem aklıma giriyor ve asla çıkmak bilmiyordu bu anlar. Bu konu hakkında doktora görünsem aslında benim için iyi olurdu ama ona anlatamazdım bunları, kimseye güvenemezdim. Onlara bile.

   Tekrardan kendimi sakinleştirmek için derin nefesler aldım. Burada içime çektiğim nefes hiç evimin bahçesindeki gibi değildi. Benim evimin bahçesinde bir sürü erik ağacı vardı, şimdiye hepsi ölmüştür eminim. Locus'un nerede kaldığını acilen öğrenmem gerekiyordu çünkü ona ulaşmam gerekirse nasıl ulaşacağımı bilmiyordum. Elimi boynuma getirdim ve kolyemi yokladım. Evet, hâlâ oradaydı. Locus'tan bana kalan tek şey, ikimize de küçükken elementlerimizle birlikte verilen kolyelerdi. Locus'un kolyesinde bir hilal vardı, benimkinde ise bir güneş. Güneş doğduğunda ay batar, ay doğduğunda ise güneş batardı. Bu yüzden asla onunla birlikte olamamıştım. Daha anaokuluna giderken bir kızın görme yetisini elinden almıştım ben, sırf Locus'a laf attığı için. Pişman değilim ama bu güç git gide daha da tehlikeli hâl alacaktı ve ben buna emindim. O lanet yerden kaçtığımdan beri emindim.

   Meyve suyunu bardağa koyup tek içişte bitirdim. Normalde sabahları bir şey yemeden herhangi bir şey içmek midemi bulandırıyordu, bunun sebebi sanırım kan şekerimin düşmesiydi. Biyoloji dersinde öğrenmem gereken şeyi kendi kendime yaşayarak ve internet sayesinde öğrenmiştim, ne kadar da acınası. Saçma sapan bir eğitim sistemiyle sınanıyordu buradaki öğrenciler. Benim için o kadar zor olmuyordu işler, sadece okulda başımı belaya sokmadığımdan ve derslerden kalmadığımdan emin olmalıydım. Zaten notlarım yeterince yüksekti. İstesem daha da yükseltebilirdim ama sınavlarda bilerek bazı soruları yanlış yapmak zorunda kalıyordum, insanlara da bunun sebebinin heyecan olduğunu söylüyordum. Eğer okulda üstün bir başarı veya başarısızlık gösterirsem ailemle tanışmak isterlerdi ve sonuçları pek de iyi olmazdı. Locus'un zar zor -tahminimce- babamdan aldığı parayla yaşıyordum ben. Bu yüzden burada düzgün bir hayata sahip olup elimden geldiğinin fazlasını yapmam gerekiyordu. Bu şekilde Locus'la tekrar buluştuğumda onu koruyabilirdim. Beni koruyan hep o oluyordu, Janus'un bana yapmadığı abiliği o bana yapıyordu fakat onu koruyacak biri yoktu. Bu yüzden yanlış yollara bile düşebilirdi, ona doğru ve yanlışı nasıl ayırt edeceğini kimse söylememişti. O kendi başına öğrenmeye çalışıyordu.

QunilaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin