Felix çığlık çığlığa koştururken Luca'nın bizim için aldığı sosisliyi yiyordum. Ne yalan söyleyeyim, gerçekten de izlemek çok eğlenceliydi. Her ne kadar Jade ve Felix'in yanlarındaki Çakma Lia'yı umursamamaları beni biraz üzse de pek umurumda da değildi açıkçası. Kendi etti kendi buldu, onun salaklığı yüzünden ayrı muamele falan mı yapacaktık bir de? Mia ve yanındaki salaklardan farkı yoktu onun hatta onlardan beterdi çünkü kendini onlara ezdiren bir eziğin tekiydi.
"Sence bu kız ışığın sahibi olabilir mi?" Casia merakla bana döndüğünde boğazımdaki lokmayı yuttum ve biraz düşündüm. Işığın sahibinin ismini o kadar kolay değiştirmesi mümkün değildi o yüzden pek olasılık vermemiştim ama yine de imkanız değildi. Sadece, ışığın sahibinin bu kadar korkak olması pek mümkün gelmiyordu. En azından biraz daha cesur olması gerekirdi, bunun yanı sıra eğer gerçekten ışığın sahibi olsaydı daha savaşçı bir ruha sahip olması gerekirdi ve kendini bu şekilde ezdirmezdi. Sahip olduğu bir elemente ara element olduğu için düşük gözüyle bakan insanların yanında da durmazdı. Luca bile bir süre sonra onlara karşı gelirken onun susması imkansızdı. Ayrıca bizi tanımasa da Luca'ya güvenmesi gerektiğini bilirdi.
Bütün bunları düşündükten sonra bir lokma daha aldım ve başımı olumsu anlamda salladım. Bunun üzerine Casia "Anlıyorum." diyerek önüne döndü ve kameralara bakmaya devam etti. Felix'in çığlıkları gelmeye devam ediyordu ama ondan çok diğerlerinin sesi geliyordu. İçeri girdiklerinden beri Jade dışında herkes bayağı bir çığlık atmıştı ama Jade bir kere bile bağırmamıştı, ne yalan söyleyeyim cesur çocuktu.
Lexy... Kim bilir şu anda nerelerdeydi? Eğer adını Lexy olarak bıraksaydı eminim kaçtığı kişi onu bulurdu. İsmini değiştirirken aynı zamanda görünüşünü de değiştirmiş olmalıydı ve bu bizim işimizi katbekat zorlaştıracaktı. Kim bilir burada ne kadar çok kalacaktık.
Elimdeki tostun son parçasını da ağzıma attıktan sonra arkama yaslandım ve gökyüzünü izlemeye başladım. Tabi buna gökyüzü denirse. Hiç kuş bile uçmuyordu havada, burası gerçekten de benim bildiğim, yaşadığım Dünya mıydı? Okuldayken dışarının bu kadar kötü olduğunu hiç tahmin etmemiştim. Hatta Jade'in köyündeyken de hiç tahmin etmemiştim. Burası fazla farklı ve fazla ölüydü. İnsanlar gerçek değil gibiydi ve geldiğimden beri aynı şeyi düşünüyordum.
Korku evinin kapısının açılması üzerine onların turunun bittiğini anlamam zor olmamıştı.
Buradan gitmek için sabırsızlanıyordum o yüzden hemen ayağa kalktım. İçeriden ilk önce Felix ve Jade çıkmıştı. Felix, Jade'den destek alarak yürüyordu ve ayağının üzerine basamıyor gibiydi. Gerçekten bileğini falan burktuysa diyecek bir şeyim yoktu.
Yanımıza geldiklerinde Felix söylenerek benim kalktığım yere oturdu ama bunu yaparken bile Jade'den yardım alıyordu. "Ne oldu sana?" diye sorduğumda önce Jade'e sonra evden çıkan Boris'e baktı. Derin bir iç çektiğinde Jade'in kendini gülmemek için zorladığını görünce tahmin ettiğimin aksine komik bir şey olduğunu anlamıştım. Felix'in başına ciddi bir şey gelmesinin ihtimalini düşünmem bile saçmalıktı.
"Boris ve Clyde üzerime düştü, o sırada da ayağım burkuldu sanırım." Eliyle ayak bileğini ovuştururken bakışlarımı ondan çekip onlara baktığımı belli ederek Mia ve yanındakilere baktım. Çakma Lia diğerlerinin aksine endişeli bir şekilde buraya doğru bakıyordu. Tabii ki yanındaki Mia'da üzüntü veya endişe duygusundan eser yoktu. Şaşırmadım. Ayrıca yanındaki iki oğlan da gülerek buraya bakıyordu. Bir gruptaki arkadaşlardan hepsi mi salak olur kardeşim, Çakma Lia'yı saymıyorum bu arada. O, o gruba dahil değil. Ciddiyim, arkadaşları olduğunu düşünüyor olabilir ama diğerlerinin onu istemediği çok açık. Ondan kurtulmak için can atıyorlardır bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...