"Cidden velet gibi oturup doğruluk mu cesaret mi oynamamızı mı istiyorsun yani?"
"Ama daha önce hiç oynama fırsatım olmadı, ne yapalım direkt uyuyalım mı?"
"Evet."
Luca ve Vita tartışırken yorgunluktan çimlerin üzerine kendimi atmış gökyüzünü izliyordum. Hava kararmıştı ama son zamanlarda güneş erken ya da geç batıyor veya doğuyordu. Belki de uzun süre sonra odamdan çıktığım için bana öyle geliyordu bilmiyorum.
Vita pes etmeyince Luca pes etmiş olacaktı ki oynayacak başka bir oyun düşünüyor gibiydi. Oyunlarla derdi neydi ki bu çocuğun? Herhangi bir şey oynamasak ve sadece uyusak da olurdu sonuçta oyun oynamak zorundayız diye bir kural yoktu. Evet etrafımdaki bu yeni insanları daha iyi tanımak istiyordum tabii ki de ama sonuçta nereye gittiğimizi bilmeden dümdüz ilerliyorduk, ki ben dümdüz ilerleyip ilerlemediğimizi bile bilmiyordum, oyun oynamak yerine uyusak daha mantıklı olurdu. Gerçi etrafıma baktığımda da ben hariç kimsenin uykusu olmadığı belliydi. Gece yarısında uyanıp sabahın köründe kalkarsan olacağı bu Lia.
Yattığım yerden kalkıp konuşmaya dahil olmak için diğerlerinin yanına gittim. Ben gelince mi konuşmayı bırakmışlardı yoksa konuşmuyorlar mıydı ayırt etmek zordu. Ortaokulda ne zaman birinin yanına gitsem veya konuşmaya dahil olsam ya grup dağılırdı veya susardı herkes, ben gidene kadar.
"Acaba yürümeye devam mı etsek?"
"Hava karardı nereye yürüyelim Demon?"
"Çok sıkıcı ama burası."
"Biz uçamıyoruz kusura bakma."
Vita ve Demon birbiriyle atışırken gözlerim yanmaya başladı, çok uykum gelmişti. Olduğum yerden kalktıktan sonra çadırımıza gidip pijamalarımı giydim. Uyumadan önce temiz hava almanın iyi geleceğini düşünerek diğerlerine de söyledikten sonra yürümeye başladım. Gölgenin kullanıcısının kolyesi bendeydi ve bu kolyeyle yürümek de yürek isterdi. Ne cesur kızdım ha! Kolyeyi boynuma taktıktan sonra diğerlerinin yanından uzaklaştım ta ki sesleri kesilene kadar.
Etrafta hiç ses olmaması çok korkutucu olsa da sonunda huzur bulduğum için mutluydum. Gölgenin kullanıcısı burada olsa beni kesin öldürürdü. Yani en azından ben onun yerinde olsam olsam kendimi kesinlikle öldürürdüm çünkü ondan çaldığım kolyeyi yüzsüz gibi bir de takıyordum ve kendimle gurur duyuyordum bu konuda.
Etrafa telefonumun feneriyle baktıktan sonra bir ağacın yanına gidip oturdum. Çamur değildi ve hayvan dışkısı da gözükmüyordu o yüzden pek dert etmedim. Dışkısı olabilecek bir hayvan gezdiğinden bile şüpheliydim bu civarlarda.
Derin bir iç çektim ve sonunda kavuştuğum huzur ve sessizliği dinlemeye başladım. Diğerleriyle zaman geçirmek eğlenceliydi ve kendimi değerli hissetmemi sağlıyorlardı ve bu yüzden çok mutluydum ama ben kendi kendime zaman geçirmeyi de seviyordum. Yıllardır tek başımaydım ve yalnızlığa alışmıştım. Şimdi birden bu kadar insanın içinde olmak garip geliyordu ve rahat edemiyordum sanki ama alışmam gerekiyordu sanırım.
Etraftan değişik sesler gelmeye başlayınca tırsıp geri dönmeye karar verdim. Yanlarına yaklaştıkça Vita ve Demon'un bağırışları duyulmaya başlamıştı. Vita hâlâ Demon'a oturmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyor, Demon da inadına Vita'ya ilerleyelim diyordu. Birazdan Demon'un dayak yiyeceği apaçık ortadaydı.
"Hadi oyun oynayalım." Gözlerimin yanmasına rağmen erkenden yatmak istemediğim için zar zor uyanık duruyordum yani fena olmazdı aslında oyun ama ne oynayacaktık ki? Luca'dan pek bir beklentim yoktu bu konuda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qunila
FantasyAteş, Su, Toprak, Hava, Elektrik, Buz, Gölge ve Işık. Bir efsaneye göre bu sekiz element bir araya gelmesiyle "Dilek" denilen bir güç ortaya çıkacaktı ve bu enerjinin kullanıcısı bir dilek hakkıma sahip olacaktı. Her ne kadar daha önce bu gücün uyan...