03 × Ustam.

11.8K 520 56
                                    

Sabah kapının alacaklı gibi çalınışıyla ayağa kalkmıştım.

"Ne oluyor amına koyayım?!" Söylenerek açtım kapıyı. Karşımda tabii ki pezevenk ev sahibim vardı.

"Kırsaydın."

"Sana ne? İster kırarım ister yakarım ev benim ev."

"Ov bonom ov..
Ne var lan çabuk söyle."

"Kira."

"Lan sikik daha geçen ödemedim mi?"

"Birikmişinden verecen birikmişinden."

"Yaa, ben vericem sende karının çocuklarının boğazından kesip kesip zıkkımlanıcan ha? Yürü git, siktirme kendini bana."

"Lan oğlum o ağzını var ya-"

"Yürü git be, pis ayyaş."

Diyerek kapıyı kırmak suretiyle suratına kapatmıştım.
Pislik herif! Tüm kiracılardan kirayı alıp alıp ya içkiye ya kumara yatırıyordu. Hoş bu apartmanda , hatta mahallede normal bir insan varmıydı ki.
Ama hayat işte, insanı seçimlerini yaşamaya mahkum bırakıyor.

Babamın yanında, onun seçimlerini yaşıyor olsam belki daha rahat ve güzel bir hayat standartım olurdu ama o zaman bunca kira borcuma, serseri arkadaşlarıma ve jogololuk yapmama rağmen özgür hissettiğim kadar özgür hissetmezdim.

Saat 8'e geliyordu ve benim artık evden çıkıp dükkanı açmam lazımdı.

Aradan üç gün geçmişti..
İzzet her sabah dükkanı açmam , ondan önce kahvaltı hazırlayıp çay koymam ve öncesinde etrafı derleyip toplamam için bir anahtar vermişti. Tamirhanede çırak mıydım hizmetçi mi belli değil.
Ama yine de orada, dükkandayken farklı bir huzur kaplıyordu içimi.
Mahallenin huzurlu, komşuların birbirlerine sıcak ve samimi davranmasından kaynaklı olsa gerek.

İzzet ustanın çırağı olduğumu duyan mahalle esnafları da çok yakın ve sıcak davranıyordu. Sanırım mahallenin herkes tarafından sevilen ve saygı duyulan iyilik meleği bir abi modeliydi.
İyilik, insanlık, birilerini sevebilme ve bir yere ait olma hali..

Siktir!

Hepsi nefret ettiğim ve yaşamayı istemediğim duygulardı.
Muhtemelen de yalnız göcüp gidecektim bu dünyadan ama halimden peş şikayetçi de değildim. Belki de hayat koşturmacasından buna fırsatım bile olmamıştı.

Sahi tüm bu koşuşturmanın içinde ne yapmıştım, neyi başarmıştım?
Babam'ın evinin kapısını elimde sadece ceketimle afili tavırlarla çekip çıkarken kendi ayaklarımın üzerinde duracaktım ama durabilmiş miydim?

İzzet arabalardan anlamıyor olmama şaşırmakta haklıydı..
Anlamayı geç , kaputunun nasıl açılacağından bile haberim yoktu.
Kendime ait bir arabımın olmasını geçtim çevremdekiler araba görseler parçalara ayırıp okutacak türden insanlardı.

Evim..
Bir evim bile yoktu.
Üniversitenin ilk yılları arkadaşlarla beraber bir evde kalıyorduk ve haliyle kirayı, faturaları da bir şekilde hallediyorduk ama sonra koptuk işte birbirimizden. O gün bugündür tek yaşıyordum. Jigololuk işini de arkadaşım Emre sayesinde bulabilmiştim. Yoksa şimdiye sokaklarda ne hallerde olurdum bilmiyorum.
Babamın yanına dönmezdim çünkü, orası kesin.

Düşüncelerimin arasından gelen aramayla ayrılmıştım.

Hay şu sikin kopsa da peşimi bıraksan artık Peyami.

Bıkkın bir nefes vererek açmıştım telefonu.

"Kısa kes Peyami zamanım yok."

"Akşam bir şeyler yapalım mı?"

"Niye manitan mıyım lan ben senin? Bak siktir git lütfen sinirlerimi zıplatma!"

"Niye kızıyorsun ki her zaman yaptığımız şeyler işte."

"Haa iş var gel diyorsun."

"Yani sen öyle diyorsan öyle olsun. Ama artık bana iş gözüyle bakmasan mı aceba?"

"48 ayar olsun."

"Anlamadım?"

"Yüzüğü diyorum, ayarı en yüksek kaçsa onu al."

"Ben-
Ben anlamadım şimdi biz?"

"Yaa kapat Allah aşkına Peyami bak geç kalıyorum yedi sülaleni siktirme bana. Lütfen abicim, hadi abicim, hadi" Diyerek telefonu yüzüne kapatmıştım.

İlk yattığım erkekti Peyami. Eşcinseldi ve çevre faktöründen dolayı evlenmek zorunda kalmıştı.

Söylediğine göre karısını sevmiyordu..
Aldatan her erkeğin sıktığı klasik yalanlardı belki de söyledikleri bilmiyorum. Ama sonuç olarak bana gözle görülür bir ilgisi olduğu da bir gerçekti.
İşin garip yanıysa arsızdı ve söylediklerim , reddedişlerim, küfredişlerim umrumda bile değildi.

Düşüncelerimin arasından ayrılarak dükkanın kapısını açıp içeri girmiştim. Öncesinde etrafı şöyle bir süpürmüş, sonrasında bakkal Remzi amcadan yumurta, sucuk, ekmek , manavdansa domates, salatalık ve zeytin alarak geri dönmüştüm.

"Ulan alt tarafı iki kahvaltılık aldık, sanırsın kuyumcu dükkanından düğün alışverişi yapmışız."

"İlk defa mı kahvatılık alışveriş yapıyorsun?"

Gelen sesin sahibine doğru arkamı dönmüştüm..
Siyah gömleği, siyah kumaş pantolonu ve elinde tesbisihiyle karşımda duran adam merak eder bakışlarla bana bakmaktaydı..

Hayır damın özelliklerine ne diye dikkat ededersin ki?

"Evet, ben kahvaltı etmediğim için fiyatlardan da pek haberim yok. Hatta genelde yemeğe pek para harcamam. Bizim bir Ercan abi var, sağolsun beleş besler bizi."

"Kahvaltı önemli bir öğündür, bundan sonra atlama lütfen. Buyur, beraber yapalım."

"Olur sahip, atlamam." Dediğimde gülüşü ve dudağının kıvrılışı dikkatimden kaçmamıştı.

"Köle sahip devri biteli asırlar oldu diye biliyorum ama.." Dediğinde elimde ki poşetleri taburebin üzerine bırakarak iyice dibine sokulmuştum.

"Hünkarım nasıl?" Demiştim alaycı bir gülümsemeyle gözlerinin içine bakarak.

Siktir!

Hala dibindeyken bakışlarının dudaklarıma kayışıyla kendimi hemen toparlamış ve geri çekmiştim. Sanırım vardı bunda da bir piçlik. Gerçi Peyami'nin önerdiği birinden ne beklenirdi ki?

"Ustam!
Ustam diyeceksin bana."

"Olur,
Ustam.."

JIGOLO | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin