42 × Seni Uyarıyorum

1.5K 100 51
                                    

Feyyaz;

Peyamiyle birlikte ormanlık alanda , şehrin tüm seslerinden uzakta, köy kahvaltısı ile meşhur olan bir yerde kahvaltımızı etmiş ve şirkete geri dönmüştük.

Ben her zaman ki işlerime yoğunlaşırken Peyami de toplantılarını hallediyordu.

"Bir kahve içer miyiz, kafamız toparlanır biraz."

"Vallaha çok iyi gelir Feyyaz."

"Ben hemen getireyim o zaman."

Diyerek mutfağın yolunu tutmuştum. İçeri girdiğimde, Meltem nursuzu da tezgaha yaslanmış bişeyler içiyordu.

"Gel gel, benim bir işim yok zaten."

Kahveleri yapmak üzere işe koyulduğumda bakışlarını üzerimde hissetmem zor olmamıştı.

"Peyami beyle nerden geliyordunuz sabah?"

"İnşaatda projeyle ilgili bir sorun çıkmış benim de bir görmemi istedi ordan geliyorduk.
Da..
Ben niye sana hesap veriyorum şuan?"

"Hesap vermiyorsun canım merak ettim sadece."

"Anladım."

"Ee Fırat beyle nasıl gidiyor, çok yoruyor mu seni?"

"Yoo hiç yorulmuyorum. Ayrıca söylediğin gibi biri de değil. Yani diğer asistanlarıyla ne yaşadı bilemem, beni ilgilendirmez ama baba karşı tutumu gayet iyi."

"Niye senin bir ayrıcalığınmı var ki? Hem merak etme daha yenisin, biraz zaman geçsin görürsün."

"Evet var, Peyami beyin eski ve kıymetli bir çalışanıyım sonuçta belki de bana torpil geçiyordur ha ne dersin?"

Demiştim göz kırparak. Söylediklerim karşısında derin bir nefes almış ve alaylı bir şekilde gülümseyerek iyice dibime sokulmuştu.

"Kıymetliyse niye seni kapının önüne koydu?"

"Ben kendim ayrıldım yanından."

"Ay bunu cidden yapan kaldı mı artık? O kovmadı da ben istifa ettim numaraları falan..
Kabul et işte, sen Peyami beyin klasına uyan bir çalışan değilsin. Ee Peyami beyin merhameti de malum, acımıştır kovmaya vermiştir Fırat bey gibi zalimin eline, nasıl olsa o seni kovar diyerekten."

"Çok istiyorsun değil mi? Kovulmamı,
Fırat beyin yanından bile gitmemi. Hayır merak ediyorum bu gereksiz nefretin neden, işe başladığın ilk gün ağzının payını verdiğim için mi?"

"Bana bak Feyyaz. Erkek olman seninle savaşmaktan kaçacağım anlamına gelmez..
Seni uyarıyorum! Yoluma sakın çıkma! İnan seni ezmekten hiç çekinmem."

Diyerek arkasını dönüp gitmeye yeltenirken, bu halleri beni zevkten dört köşe etmişti. Kiminle dans edeceğini bilmesi gerekiyordu.

"Peyami bey bugün geri dönüp dönmemem konusunda son kararımı sordu, sence ne yapsam dönsem mi?"

Birkaç saniye kapının önünde beklemiş ve yüzünü bana dönmüştü tekrardan.

"Dene istersen, bak o zaman sana bu ofisi nasıl dar ediyorum."

Nursuz kadın! Ciddi ciddi ondan korkup çekineceğimi zannediyordu. Fırat beyle bir düzen kurmamış olsak ve aşk ile iş hayatını ayrı tutmaya çalışmasam ona haddini bildirmek için işime geri dönerdim ya, neyse.

Sana taş atana sen çiçek at derdi rahmetli babacığım. Nasıl olacaktı bilmiyorum ama onun seviyesine inmemeliydim.

Mutfaktan çıkıp kahveleri de alarak Fırat beyin odasının yolunu tutmuştum. Çalışmamız gereken dosyaları bitirirken bugünde yeni bilgiler edinmiş ve evde üzerine çalışabilmem için bir sürü not almıştım.

Odadan Peyaminin beni çağırmasıyla çıkmıştım.

"Birşey mi oldu?"

"Benim arşive inmem gerekte bir dosya alacağım ordan, sende benimle gelsene bulmamız daha kolay olur diyecektim."

"Niye Meltem almıyor?"

"Gizli bir iş kimse bilsin istemiyorum şimdilik."

"Endişeleniyorum birşey mi oldu?"

"Yok endişelenmeni gerektirecek birşey değil. Dediğim gibi bulmamız daha kolay olur dört kolla."

"İyi gidelim o zaman."

Diyerek asansöre binip düğmeye bastığımızda, asansörün aniden sallanmasıyla hafif panik olmuştum.

"Dur korkma, asansör durdu sanırım."

"Ne demek durdu?"

"Fobin mi var?"

"Yokta koca şirketin asansörü nasıl durur ki bakımını yapmıyorlar mı?"

"Hall olur şimdi."

"Dur acil durum butonuna basalım."

Dediğimde elimden tutup durdururken ne yapmaya çalıştığına anlam verememiştim.

"Dur ya, basarsın sonra."

"Panik atağın var, kapalı mekanlar iyi gelmez."

"Ben gayet iyiyim. Hem zaten birkaç dakika sonra çalışacak."

Yüzünde ki sinsi gülüş ile anlamıştım, bu durum kesin onun oyunuydu.

"Sen yaptın demi?"

"Senden bir hareket gelmeyince..ben de çareyi bunda buldum. Ne yapayım kaçıramıyorum seni..
E odama da gelmedin hiç."

"Daha sabah kahvaltıda beraber değil miydik?"

"Sabah dediğin 7 saat önce. Ama ben anladım, sen beni benim seni özlediğim kadar özlemiyorsun."

"Bak ya nasılda trip atıyor..
Bende seni en az senin kadar özlüyorum ama çalışıyorum, ikide bir çıkıp gelemem ki yanına."

"Bu yüzden dedim işte beraber çalışalım yine."

"Biz bu konuyu konuştuk, lütfen.."

Yine dudaklarını bükmüştü küçük bir çocuk gibi. Asansörün durumundan faydalanarak, ani bir hamlem ile Peyaminin sırtını duvarla buluşturmuş ve iki elimi yana doğru açarak duvara yaslamıştım.

"Birileri beni mi özlemiş."

Diyerek dudaklarına kondurduğum küçük bir öpücük ikimizin de bedeninin titremesine neden olmuştu. Kalbim hemen buracıkta durabilirdi.

Birkaç saniyelik bakışmamızın ardından dudaklarımız tekrar buluştuğunda, az öncekine göre daha sert bir şekilde öpüşüyorduk..
Dilini ağzımın içine sokmaya çalıştığında nasıl bir hiss olduğunu kestiremesem de, az sonra buna izin verirken muhteşem bir tat bırakmıştı damaklarımda.

İştahla öpüşmeye devam ederken ceketini hızla çıkarmış, kravatını da gevşettikten sonra beyaz gömleğinin birkaç düğmesini çözerek yüzümü boynuna gömmüştüm.

JIGOLO | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin