56 × Kaçamazsın

1.1K 77 51
                                    

Feyyaz;

Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk kardeşim."

"Hoşbulduk.
Yalnızsınız..
Arkadaşınız yok mu, o da gelecek diye biliyordum."

"Geldi geldi. Lavobaya kadar gitti de az önce, gelir şimdi.
Hah, hatta geliyor bile.."

Dediğinde, arkamızı dönmemiz ile gözlerim şokla açılmıştı..

Göz göze geldiğimizde duraksayan o adam..

O adam benim ağabeyimdi. Köyümüzün aşkları uğruna her türlü acıyla sınanan iki yaralı kalbinden biri, canım ağabeyim.

"Abi.."

Diye ağzımdan güçükle çıkmıştı sözcükler..
Gözyaşlarım hızla birbirini takip ederken , abimin arkasını dönüp hızlıca çıkışa doğru koşmasıyla ben de peşinden koşmuştum.

"Abi, abi dur lütfen."

Durmamıştı..
Boğazım acıyana kadar bağırsam da koşmaya devam ediyordu.

Peyami ve Sadi bey de biz koştukça peşimizden geliyor ve muhtemelen ne olduğuna anlam vermeye çalışıyorlardı..

"Dur lütfen, dur artık abi dur!!!"

Hala koşmaya devam ederken , onu durdurmak için çabalamaya devam ediyordum..
Nefes nefese kalmıştım, düşecek gibiydim , hızına yetişemiyordum..

Zaten oldum olası çok hızlı koşardı, küçükken beni peşinden koşturup az mı ağlatmıştı?

Yine koşuyor, yine ağlıyordum..
Ama onunla beraber oyun oynamaya gitmek için değil, ona kavuşabilmek, sarılabilmek, kaybettiğimiz yılları telefi edebilmek için.

"Benden kaçabilirsin ama geçmişinden kaçamazsın abi. Dur diyorum sana dur!!!"

Tüm gücümü toplayarak , sanki mümkünmüş gibi hızımı daha da arttırarak ona doğru koşmaya, onu yakalamaya çalışıyordum. Onu yıllar sonra bulmuşken kaybetmeye asla niyetim yoktu.

Deli gücü gelmiş gibi koşmuş ve ani bir hamlem ile üzerine atlayarak durdurmaya başarmıştım onu.
Elimi uzatıp yerden kaldırdığım gibi suratına yumuruğu geçirmem bir olmuştu..

"NEREYE KAÇIYORSUN LAN, NEREYE?!!!
HİÇ Mİ İNSAFIN YOK SENİN HA? YILLARDIR ÖLDÜN MÜ KALDIN MI DİYE PERİŞAN OLDUK, NE KADAR ACI ÇEKTİK VAR MI HABERİN? ŞİMDİ KARŞIMA ÇIKMIŞKEN NEREYE KAÇIYORSUN ALLAHIN CEZASI."

Diye bağırarak bir yumruk daha indirmiştim suratına.
İçim yanıyordu, ne yapacağımı bilemiyordum, kendimi kaybetmiş durumdaydım.

Karşımda suçlu bir çocuk gibi başını öne eğerken istediğim tek şey sesini duyabilmekti.

Peyami ve Sadiyse kenardan öylece durmuş bizi izliyorlardı..

"Konuşsana, birşey söylesene nerdeydin bunca zaman anlatsana! Ya ben bu şehire geldiğimden beri hiçbir sokaktan öylesine geçemedim..
Her sokağın her köşesini dikkatlice inceleyerek, belki bir yerlerden sen çıkarsın diye bakarak geçtim senin haberin var mı? Otur şöyle.."

Diyerek sinirle kolundan tutup yanımızda ki banka fırlatmıştım onu.

Koşarak geldiğimiz yer çocuk parkıydı..
Küçükken babamızın bizi götürdüğü, köyümüzün merkezinde olan, abimin beni salıncakta salladığı o park gibi tıpkı..

"Anlat!
Madem yaşıyorsun, madem hayattasın neden söylemedin ha neden? Neden ulaşmadın bize bir şekilde neden ya neden?"

".............."

Yorgunluktan bitkin düşmüş bedenimi, abimin yanında ki boşluğa bırakarak devam etmiştim;

"Bizim sana ne kadar ihtiyacımız vardı senin haberin var mı? Babamız öldü, senin haberin var mı? Benim başımı omzuna yaslamaya ne kadar ihtiyacım oldu , senin haberin var mı?"

"Var..
Babamızın ölümünden haberim var."

Kaşlarım çatılmış, sorgular bakışlarımı gözlerine diktiğimde, bakışlarını yüzüme çıkarmış ve devam etmişti;

"Cengiz abiyle hep iletişimdeydim. Babamın hastalığından da, sizin durumunuzdan da haberim vardı. Beni bilmenize gerek yoktu, çünkü ben Yusufla beraber ölmüştüm zaten. Nefes alıyor olmam, yaşıyor olmam neyi değiştirirdi ki söylesene?"

Nasıl yani, Yusuf abiyi öldü mü biliyordu?

"Hatta Cengiz abinin babamın masrafları için size ulaştırdığı o parayı da ben göndermiştim."

Duyduklarımın ağırlığı altında ne diyeceğimi bilememiş, gözlerimden akan yaşlar ile yetinmiştim sadece..

"Gelemedim, sizinle iletişime geçemedim çünkü ruhen ölüyken birde bedenen ölmek istemedim! Amcamlar peşimdeyken kendimi de sizi de riske atamazdım..
Gelemedim, çünkü yıllarım saklanmakla , sürekli adres değiştirmekle geçti. Sokakta dikkatimi çeken her araçtan, her adamdan sonra adres değiştirerek yaşadım ben."

Cengiz abi ne anlatmıştı abime?
Neden amcamların onu takip ettiğini düşünüyordu ki?
Oysa çekip gittiğinden beri, haber alamadığımız her gün kurtulduk diye şükredeceklerdi neredeyse.

Bunları sonra konuşmamız gerektiğini düşünerek kollarımı boynuma dolamış ve sımsıkı sarılmıştım ona.

Kollarını sırtımda birleştirirken, yüzünü omuzuma gömerek ağlamaya başlamasıyla ben de hıçkırarak ağlamıştım.

"Özür dilerim abi.."

"............."

"Hadi gidelim bana, konuşacak o kadar çok şeyimiz var ki, bir daha korkmana, kaçmana gerek yok inan bana."

"Gelemem abicim, lütfen."

"Ama niye? Yine kaçacaksın demi, yine en iyi bildiğin şeyi yapacaksın?"

Diyerek sinirle ittirmeye çalıştığımda, bir kez daha kendisine çekerek sıkıca sarmıştı bedenimi..

"Kaçmayacağım söz. Bak numarımı da vereyim istiyorsan , ararsın. Konuşuruz görüşürüz illa ki ama bu gece olmaz. Daha fazlasına gücüm yok, anla beni."

"Altay haklı, biz burdan eve geçsek iyi olacak."

Sadi'nin söyledikleriyle bakışlarımızı onların olduğu yöne doğru kaydırmıştık.
Sinirden, özlemden , öfkeden kendimi öyle kaybetmiştim ki biran burada olduklarını hatırlamamıştım bile..

"Peki, ama arayacaksın söz mü."

"Söz..
Ayrıca elin de ne ağırmış..
Görüşmeyeli beden falan mı çalıştın ne bu güç."

Söyledikleriyle gülümserken, restorana doğru yol almıştık dördümüz de.

Restoranın önüne vardığımızda, araçlarımıza binerek evlerimize doğru yola çıkmıştık.

JIGOLO | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin