07 × Allahsız.

8.9K 358 66
                                    

İzzet'ten;

Kollarımda ateşler içinde yanan, aynı zamanda aklımı fazlasıyla karıştıran o çocuğu hızlıca arabaya bindirerek eve götürmüştüm.

En başından yapmam gereken şeyi neden şimdi yapmıştım ki?
Odada neden uyuduğu belli iken konuyu hiç açmamış, eve davet etmemiştim.

Benim yüzümden..

"Toparlayabilecek mi anne hastaneye mi götürelim yoksa?"

"Dur oğlum, telaş yapma hemen. Çocukken az mı ateşlendiniz siz? İlaç verdik, ateşini kontrol edelim sürekli. Şimdi ben ben yemekte yaparım güzelce karnını da doyurdu mu toparlar. Bu arada ne sever?"

"Bilmiyorum anne. Sen bir çorba yap yanına da her zaman ki şeylerden işte."

"Tamam oğlum."

Sahi neyi severdi? Nelerden hoşlanır nelerden hoşlanmazdı? Hakkında o kadar az şey biliyordum ki..

Aradan bir süre geçtikten sonra ateşini kontrol altına alabilmiştik nihayet.

"Biraz daha iyi misin?"

"Niye buraya getirdin beni?"

"Gözünü açar açmaz merak ettiğin şey bu mu gerçekten?"

"Ben başımın çaresine bakardım."

"Eminim bakardın..
Lan, ağzını açıp konuşamıyordun bile be neye bakıyorsun?"

"Ben gitsem iyi olur." Diyerek doğrulduğunda omuzlarından bastırarak geri yatırmıştım tekrar.

"Hiçbir yere gidemezsin! Annem yemek yaptı yemeğini yiyeceksin. Ayrıca öksürüyorsun da. Annemin özel karışımından da içmen gerek. Hem ben bıraksam bile annemler seni bırakmaz emin ol."

"Annenler?"

"Annemler işte..
Annem, Feride , kardeşlerim; Can ve Songül. Can senin yaşlarda, üniversiteye gidiyor, avukat olacak hayırlısıyla. Songül de eczacı. Mahallede eczanemiz var, orada çalışıyor."

"Sen mi okuttun kardeşlerini." Demişti merak eder bakışlarla. Hakkımda ilk kez birşeyleri merak ediyor oluşu hoşuma gitmişti.

"Evet. Babamdan sonra tüm yük benim omuzlarıma bindi. Ama şikayetçi olmadım hiç. Zaten çokta zorlanmadım. İşimi severek yaptığımdan olsa gerek."

"Anladım.."

"İstersen seni de okutabilirim."

Demiştim çapkın bir tavırla gülümseyip.

"Ben bir iyileşeyim, şu yataktan kalkacak gücü toplayayım seni okutucam merak etme."

"Mesela, dün dükkanda yaptığın gibi mi?" Dediğimde duraksamıştı..sanırım tam olarak neden bahsettiğimi anlayamamıştı.

"Dün derken?"

"Neyse sen iyice dinlen, yemek hazır olduğunda tekrar gelicem ben." Diyerek odadan hızlıca çıkıp mutfağa girmiştim. Feride yemeklerin başında durmuş çorbayı karıştırıyordu.

"Az kaldı, hazır olur birazdan." Dediğinde onaylarcasına hafifce kafamı sallamıştım.

"Birde şey,
Ne kadar kalacak?"

"Noldu ki? Yatıracak yerimiz mi yok, yada fazladan koyacak tabağımız?"

"Yok canım ondan değil de hani bilelim diye. Anne babası merak eder sonuçta."

"Annesi babası olduğunu sanmıyorum. Ki varsa bile iletişimde değiller muhtemelen..
Öyle olsa dükkanda kalmazdı."

"Dükkanda mı kalıyor?"

"Kalıyordu. Bu hastalık mevzusundan sonra kalmayacak artık. Bir süre misafirimiz, sonrasında bir ev ayarlarız mahalleden."

"Anladım canım."

***

"Evett yemeğimiz de hazır. Hadi kalkta ye bakalım."

"Koysana şuraya, canım istemiyor şimdi."

"Yalnız bu yemekler sıcakken tüketilecek. Özellikle çorba ve annemin öksürük için hazırladığı karışımı.
Hayır sen; ben kendim yiyemem dersen yediririm de sıkıntı yok."

"Yedirsene."

"Gerçekten mi?" Diye sorduğumda, sevinçten tıpkı bir çocuk gibi irilen göz bebeklerimin farkına sonradan varmıştım.

"Beni ellerinle besle hünkarım."

"Bence sen kendin yiyebilecek kadar turp gibisin."

"Aşk olsun,
Çırağını ellerinle beslemeyecek misin?"

Tıpkı bir çocuk gibi dudaklarını büzdüğünde içim gitmişti..
Daha fazla karşı koyamayacağımı anladığımda tepsiyi kucağıma almış ve çorbadan bir kaşık alarak ağzına götürmüştüm.

"Üflesene, sıcak..genizimi yakmasın."

Havle ve Kuvvete İllâ Billâhil Aliyyil Azîm

"Efendim, birşey mi dedin?"

"Demedim, şifa duası okudum sana."

"Yaaa düşünceli ustam benim." Diyerek aniden elini yanağıma götürüp okşadığında, ipek gibi yumuşacık ve narin elleri tenimde dans ediyordu adeta.

"Hadi aç ağzını da hızlıca bitir."

"Ama özellikle böyle yapıyorum. Yanımda biraz daha fazla kal diye..
Anlasana, benim ilacım bu yemek veya şu çay değil, sensin."

Öyle söylemesene Allahsız.
İnanırım..

Söylediklerinin damarıma basıp beni sinir etmek için olduğunu her ne kadar biliyor olsam da sinir olmayı çoktan bırakmış, tüm söylediklerine sorgulamadan inanacak kıvama gelmiştim çoktan.

"Keser misin şu zevzekliği. Hadi biran önce bitir yemeğini. Bitirmezsen iyileşemezsin yani ben birşey kaybetmem."

"Nasıl kaybetmem. Ben ölürsem üzülmez misin?"

"Allah korusun..
Saçma sapan konuşma da ye artık şu yemeğini. Bak biraz daha oyalanmaya devam edersen annemi çağırırım o yedirir. Ve inan nazın niyazın ona geçmez. Kendisi emekli hemşire olur."

Diyerek uyardıktan sonra küskün bir surat ifadesiyle tepsiyi kucağına alarak yemeğine devam etmişti.

Gece olup herkes uyumak için odasına çekildiğinde, son bir kez Ertan'ı kontrol etmek için odasına gitmiştim ama odasında yoktu. Banyoyu kontrol ettiğimde orada da bulamayınca gidebileceğini düşünüp son umut mutfağa da bakayım dediğimde, mutfakta su içerken görüp derin bir nefes vererek rahatlamıştım.

"Burda mıydın?"

"Nerde olacaktım ki başka?"

"Herkes uyudu, ben de odana geldim..
Görmeyince, gittin zannettim."

"Herkes uyudu, odama geldin ha? Yengeden de mi korkmuyorsun?"

"Bir şeye ihtiyacın var mı diye merak ettim ama yokmuş, katır gibisin maşallah."

Diyerek arkamı dönüp gitmeye yeltendiğimde, aniden arkamdan uzanan bir el, kapıyı kapatmış , hatta anahtara uzanarak kilitlemişti.

"Napıyorsun aklını mı kaçırdın?"

"Biraz eğlenelim mi?"
Diyerek elini boynumdan geçirip arkada birleştiren çocuk, yüzünde ki yaramaz ifade ile gülümserken kısılan gözleri tüm dünyamı alt üst etmeye yetmişti.

"Eğlence anlayışlarımızın aynı olduğunu düşünmüyorum."

"Senin ki nasıl? Söyle, uyarım ben."

"Bir gören olacak, dur artık."

"Bir görenin olmasından mı, yoksa karşı koyamamaktan mı korkuyorsun?"

Karşı koyamamaktan, rüzgarına kapılmaktan, kapılıp savrulmaktan ve bu dengesiz tavırlarınla kalbimin paramparça olmasından korkuyorum anlasana..

JIGOLO | BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin