4 (İlk kısım)

188 12 0
                                    

Каrаѕаwа'nın bakış açısı

Bahçecilik klübünün aktiviteleri bittiğinde okuldan çıkmak için ana kapıya yöneldim. Normalden çok daha geç vakite kalmıştım çünlü seranın tamiratı işi vardı.

Parçası olduğum bahçecilik kulübü etkileyici sayılabilecek plastik bir seranın üzerinde söz sahibiydi.

Birkaç yıl önce, bahçecilik kulübünün son derece hevesli bir üyesi kendi imkanlarıyla okulun kuytu bir köşesine, binanın hafif arkasına sera inşa etmişti.

Sera, amatör işçilik eseri için son derece iyiydi. Hatta o üye mezun olduktan sonra bile sera bahçecilik kulübünde nesilden nesile aktarılıp sürekli yapılan tamir ve eklemelere rağmen kullanılmaya devam ediyordu. Lisemizdeki bahçecilik kulübü normalde çiçek tarhına ekilemeyecek olan bitkileri yetiştirebildiği için şanslıydı.

İlkbaharda, tüm kulüp üyeleri yetiştirdiğimiz çilekler yedi. Satın alınanlar kadar tatlı olmasalar da o düz, sade hisleri ve iki elimizle yetiştirmiş olduğumuz çileklerin yamuklukları onları bizim için çok önemli kılmıştı. Tatları bize sakinlik ve tatmin olma hissi vermişti.

Bazenleri sadece tanıdık olan sınıf arkadaşlarımdan mutlaka ekstra acı yemek delisi olduğumu düşündüklerini duyardım ancak durum kesinlikle bu değildi. Ekstra acı yemeklerden aktif olarak kaçınmışımdır. Acı ve orta acılı arası yemekleri severdim ve çili sosuna bulanmış gibi görünen yiyecekleri yemeyi kesinlikle reddederdim.

Bu tatlı şeyleri hiç yemediğim anlamına gelmiyordu, tatlı meyvelerin azılı bir hayranıydım zira. Ama iş tatlılara gelince krema gibi şeyleri yılda bir defa falan yerdim ve yıllardır kırmızı fasulye ezmesi de yememiştim. Bala da pek bayıldığımı söyleyemezdim. Ağzımda yarattığı o yoğun ve yapışkan hissi sevmiyordum.

Bunları düşünerek yürürken ana kapıya yaslanmış uzun birini gördüm.

"Аmаmі? "

"Аh, nihayet buradasın."

Amami tuğla duvara yaslanmayı kesip bana yaklaştığında ona şöyle bir baktım. Amami'nin de bugün kulüp etkinlikleri vardı ve izcilik kulübü genelde bahçecilik kulübünden bile uzun kalırdı bu nedenle pek de beraber eve gitme olanağımız yoktu.

"Noldu? Bir şey mi oldu?"

"Bugün bahçecilik kulübü etkinliklerin normalden geç bitti. Ben de beklersem senle eve gidebileceğimi düşünmüştüm, Karasawa.

Gün batımı yavaşça yaklaşırken Amami'nin parlak gülümsemesini gördüğümde onun harika bir arkadaş olduğunu düşündüm. Bu söylediği kibar sözlerin ve ana karakterimsi endamının sadece bana ve Kijima'ya yönelik olması biraz yazık olsa da bu en azından kendi karar verdiği bir şeydi.

"Benim hatam, seni beklettim mi?''

''Ben sadece istediğim için bekliyordum. Daha önemlisi, küçük bir yolculuk yapmak ister misin?''

"Okul danışmanı aylaklık eden öğrencileri bulmak için bakınmıyor mu?''

"Çok uzak bir yer değil. Hala sorun var mı?''

"Ben öyle bir şey demedim. Hadi gidelim."

Hafifçe omzunu sıvazladım ve yürümeye başladım. Kulüp aktiviteleri yüzünden yorgun olması lazım olsa da Amami yorgun falan görünmüyordu. Gelmemi bekledikten sonra bir yerlerde gezmeye gidecek kadar enerjisi de vardı. Her sabah kas gücümü korumak için koşuya çıkardım ama hala bu kadar enerjiye sahip değildim. Bu temelde yatan dayanıklılıklarımızın farkı yüzünden miydi?

"Nereye gidiyoruz? "

"Okulun arkasındaki halk kütüphanesini biliyor musun?"

"Evet."

"Onun yanında ikinci el kitapçı var."

"Anladım. Oralara pek gitmedim. Yolu göster bakalım."

"Seve seve."

Yolu birlikte yürüdük. Sokakta öğrenciyi bırakın tek tük insan vardı. Muhtemelen ne tren istasyonunun ne de şehir merkezinin yönünde olmadığındandı.

2 seneden fazladır bu liseye gidiyordum ama şaşırtıcı bir biçimde okulun etrafında ne tür dükkanların olduğundan habersizdim.

Sadece bakınmak için girsem de, ikinci el kitapçılarına gitmeyi severdim. Sık sık ilgimi çeken bir kitabı karıştırırken arkasındaki etiketi gördüğümde gözlerimin yuvadan fırlaması ile üzülürdüm ve almaya param da yetmezdi zaten.

Hiçbir şeye param yetmese de o dükkanların havasını, tüm o geçen senelere ait olan üst üste dizlmiş kitapları ve yaşlı olan bir şeyle karşılaşmanın yeni hissini seviyordum.

Tüm kitapçılarda olan o hafif tozlu hava da oldukça rahatlatıcıydı. Ama hiç Amami'yi kitap okurken görmemiştim.

Belki de Kijima'nın okumakla hiç alakası olmadığından (daha çok kitap okumalıydı) üçümüz takılıyorken hiçbir zaman romanlar ve edebiyat hakkında konuşmamıştık. Ve ben de onların ders kitapları hariç kitap kapağı açmadıklarını düşünüyordum.

"Kitap okur musun, Аmаmі? "

"Evet okurum. Ayda bir, en fazla da 3. Prki ya sen, Каrаѕаwа? "

"Aynısı. Ne tür kitaplar okursun?"

"Çeşitli türler okurum. Genelde kitapçıya gider, dükkanın önünde duran popüler kitaplardan birini alırım."

"Anladım. O zaman geçen ay çıkan o kitabı okudun mu?"

İlk defa konuşacak ortak bir konumuz olduğundan dolayı heyecanlanmıştım. Bir arkadaşla kitaplar hakkında konuşabildiğim için mutluydum, ben o kadar da kitap seven biri olmasam da.

Ünlü ödüller kazanan yazılardan ağlatıcı, filmlere uyarlanan ve bizi ağlatmış olan romanlara; diğer dillerden çevrilmiş çeviri kitaplarından biz çocukken popüler olan fantastik kitapların devam kitaplarına kadar her şeyi konuştuk.

Hatta kapağı ve önsözünden etkilenip de aldığım ama kapakla alakası olmayan hikayesi ile kandırılmış olduğum kitaplar hakkında bile konuştuk.

Amami'nin okuduğu kitaplar benimkilerden biraz daha farklıydı ama kesişmeler de vardı ve konuşmanın konusu bilgilerimizi ve izlenimlerimizi paylaştıkça hızlıca değişmeye devam etti.

"Aman, neredeyse geçiyorduk. Şuradaki"

"--Aa."

Аmаmі aniden durdu ve küçük ikinci el kitapçısına baktı. Dükkanın önü ağzına kadar kitapla doluydu ve çekici bir görünümden çoktan vazgeçmiş gibilerdi.

Bir kitap bölümü düzensiz düz bir tepe oluşturmuştu, biri birinin üstündeydi, kule gibi bir binayı andırıyordu.

"İnanılmaz, bu..."

"Seveceğini biliyordum. Haydi içeri girelim"

Spicy OmegaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin