İlk uyandığımda, durumumu anlayamamıştım. Tepemde tanıdık olmayan beyaz bir tavan vardı. Ve her niyeyse, yatıyordum.
Dikkatlice oturdum, battaniyem açıldı ve bilmediğim bir yatakta yatıyor olduğumu fark ettim.
Panikleyerek etrafıma bakındım ve sadece yatak sandalye ve birkaç raftan oluşan küçük bir odada olduğumu gördüm. Sonunda, hastanede olduğumu anladım.
(Ne oldu bana?)
Geç kalmış olan kızışma dönemim açılış seramonisinden sonra aniden gelmişti.
Daha önce hiç tecrübe etmediğim semptomlar yüzünden bayılmadan önce birisi bana yardım etmişti. Evet, bu doğruydu───.
(Kijima durumumu öğrendi)
Garip bir şekilde, panik olmuş hissetmedim. Belki de kendimi böyle bir güne karşı hazırlamış olduğum için. Veya belki de bu kişi Kijima olduğu için.
Bayıldığım zamana dair detayları hatırlamaya çalışırken kapıda hafif bir tıklama sesi duydum ve içeriye bir hemşire girdi.
Hemşire beni yatakta oturuyorken görünce biraz şaşırdı ama sonra gülümsedi.
"Bilincini geri kazanmışsın. Hemen doktoru arayayım."
Daha bir şey diyemeden hemşire dışarı çıktı ve az sonra da doktor geldi. Doktor, benim her zamanki doktorumdu.
Doktora göre bu normalden farklı bir kızışma dönemi olduğu için beni ne olur ne olmaz diye bir tıbbi teste tabi tutmuşlardı.
Babam beni direk buraya getirmiş ve daha sonra geleceğini söylemiş.
İlk muayene sonuçlarına göre, hormon dengem hafifçe bozulmuş gibi görünüyordu ama aynı zamanda herhangi bir ciddi hastalık belirtisi gözükmediği için yakında eve gidebileceğim söylenmişti.
Ama bugün bu odada kalmak zorundaydım.
"Ailen sana yedek kıyafet getirecektir. Biraz sıkıcı olabilir ama bugün geceyi burada geçirmen gerekiyor.''
"Teşekkür ederim.''
"Kızışma dönemine gelince, şu ana dek en hafif ilacı kullanıyorduk ama anlaşılan bunu değiştirmek şart. Bunu daha sonra daha detaylıca konuşuruz. Bu arada, kızışma döneminde herhangi farklı bir şey yapıp yapmadığını hatırlıyor musun?''
"Şiddetli belirtiler yaşayıp bayılmadan önce özellikle farklı bir şey yapmamıştım.
"Anladım."
Bu kısa konuşmanın ardından, doktor odadan çıktı.
Ben de babam yeni kıyafetlerim ile gelene dek biraz dalgınlık içinde kaldım.
Meşgul babamın buraya gelmek zorunda kalmasından ötürü biraz suçlu hissettim ama aynı zamanda buna minnettardım da çünkü bol hastane kıyafetleri ile uyumak rahatsız edici olurdu.
"Shinya, gerçekten iyi misin?"
"İyiyim, baba. İlaç işe yarıyor.''
"Özür dilerim Shinya ama annenle konuştuktan sonra kızışma dönemlerinde okula gitmemen gerektiği kararına vardık.
"Ne..."
Bu net ifadeye şaşırıp kalmıştım. Şu ana dek ailem omega olduğumu saklamam veya kızışma döneminde bastırıcı ilaç alarak okula gitmem hakkında hiçbir şey dememişti. Bu olay onları baya bir endişelendirmiş olmalıydı.
"Çoktan okula soğuk algınlığı geçirdiğini söyledik. Kendine dikkat etmeni söylediler ama bir hafta tatil de verdiler.''
"Tamam. Şey, baba... Seni endişelendirdiğim için özür dilerim.''
"Endişelendirdin, evet! Okul bizi arayıp senin bayıldığını bildirdiğinde neredeyse kalplerimiz duracaktı. Bu yüzden, lütfen içimizi rahat tutabilmemiz için düzgünce dinlen. Bu süre boyunca çalışabilirsin de, gerçi.
"Tamam."
Yatağın yanına kıyafetlerle birlikte ağır bir kağıt torba bırakan babam, bana beni yarın gelip alacağını söyledikten sonra odadan çıktı.
Bana küçük bir hayvana bakıyormuş gibi bakması garipti. Ağır kağıt torbada birkaç ders kitabı vardı.
Herhalde sıramın üstündeki kitapları almış gelmişti. Hatta bu kitaplar arasında yaz dershanesi esnasında kullandığım kitaplar bile vardı.
Ailem kendimi normal bir üniversiteye gitmeye zorlamamdansa, pratik yetiler kazanmamı tavsiye etmişlerdi.
Bir omega olarak, düşük yetilere sahip olmamdan ötürü endişelendiklerini anlamıştım.
Yine de, tavsiyelerini reddedip normal bir üniversiteye gitmeyi hedeflemiştim. Şimdiye dek de iyi sonuçlar almıştım.
Çocukluğumdan bir görüntü sürekli aklımda yer edinmişti.
Bunun gerçek bir olay mı yoksa bir dizi veya filmden bir sahne mi olduğundan emin değilim.
Öğleden sonra güneşinin parladığı loş bir odada, uzun saçlı bir kadının sureti yerde diz çöküyordu. Başı kademe kademe aşağı inerken önünde ayakta duran kıza kolunu uzattığında gözünden bir yaş akmıştı.
"...Bir beta doğuramadığım için çok özür dilerim."
Bundan sonra anı bitiyordu, bence annem veya babam televizyon kanalını değiştirmişti o an.
Ama, bu kalp kırıcı söz hafızamda kalmıştı.
Annem ve babam, asla kendimi suçlu veya borçlu hissetmeme neden olacak şeyler söylemezlerdi. Aşırı korumacı değillerdi ama beni görmezden de gelmiyorlardı.
Normal bir beta ailesinin görünüşünü devam ettirmeye ve kimsenin bu görünüşü bozmamasını sağlamaya çalışıyorlardı.
Asla onların böylesine acı verici sözler söylemelerini istemedim. Onları böylesine üzülmüş ifadeler içinde görmeye asla dayanamazdım.
Bu yüzden bu kadar çok beta gibi davranmaya çalışıyordum.
Hiç öne çıkmadan ama aşağı seviye olarak da görülmeden büyümüştüm. Ardından da sıradan bir beta okuluna gitmek, stabil bir hayat yaşamak ve annemle babamı huzur içindelerken bu dünyadan uğurlamak istiyordum.
Belki evlenemeyecek ve onların torunlarını görmelerini sağlayamayacaktım ama bu beta olmasam da olabilecek bir şeydi zaten.
Onların sahip olması gereken 'Sıradan beta çocuk' kalıbından çok da fazla sapmak istemiyordum.
Yaz dershanesinden kalma o kitaplar bana o zaman hissetmiş olduğum hisleri anımsatmıştı.
O bir haftada, ''Sıradan bir beta'' gibi davranması gereken biri olan ben, bir omeganın asla taklit edemeyeceğim hareketlerini yakından görmüştüm.
Ve Amami gibi bir alfanın böyle bir omegayı gözü kapalı kabul edeceğini.
Artık imrenme hissimi görmezden gelemez olmuştum. Bu yüzden bu duyguları mühürleyeceğim.
Varlıklarını inkar etmeyeceğim ama üzerlerinde de durmayacağım, çocukluktan kalma bir oyuncak gibi. Bir gün bunları unutacağımı umacağım.
Queenz182: Bu Karasawa niye bu kadar üzüyor kendini ya :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spicy Omega
Fanfiction"Baharatlı omega." Tek Türkçe çevirisidir. Bölümler İngilizce çevirinin de ötesindedir. Açıklama: 'Feromonlarım belli ki baharat gibi kokuyor' Karasawa, bir omega, sakin bir lise hayatının tadını arkadaşları Kijima, bir beta, ve Amami, bir alfa, il...