22 (ilk kısım)

64 8 0
                                    

Üniversite hayatı, bölüm 1

Karasawa'nın bakış açısı.

'Popüler dönem' dendiği zaman akla gelen şey muhtemelen sürekli kadınların açılması ve bir yerlere davet etmesi falan olurdu muhtemelen.

Ya da alkollü partilere katılmak ve hatta hoşlanılan kişilerle otellere gidip hiç boş durmamak gibi şeyler.

Ben de aynen böyle düşünürdüm bunu.

Ancak maalesef ki benim popüler dönemim bunlardan birazcık farklı gibiydi.

Öncelikle, üniversiteye girdikten sonra aynı bölümden öğrenciler konferans salonunda açılış seromonisi için toplanmışlardı.

Orada burada arkadaş gruplarının oluşmasını seyrederek derin bir nefes vermiştim.

İlk kez gördüğüm birine yaklaşmak ve konuşma başlatmak benim için imkansız bir şeydi.

'Keşke herkesle arkadaş olabilen lisedeki arkadaşlara bu yeteneğin sırrını sorsaydım' diye düşünmüştüm ama bunun için çok geçti.

Etrafta tanıdığım kimse olmadığından tamamen yalnız kalmıştım.

Ancak ben bu üniversiteye okumaya gelmiştim ve okul daha yeni başlıyordu.
Ayrıca, arkadaşım olmasa bile sorun değildi.

Böyle düşünerek kendimi telkin etmeye çalıştım.

Kendimi olumlu şeyler düşünmeye zorlar ve gözyaşlarımın akmaması için mücadele ederken birinin hemen yanımdaki yere yaklaştığını hissettim.

"Bu yer boş mu?"

"Aa! Hayır, lütfen otur."

Hemen yan tarafa taşmış olan çantamı ve eşyalarımı düzelttim ve benle konuşan kişiye baktım.

(Vayy...)

Bir süreliğine çok güzel bir yüze sahip olduğundan dolayı bu kişinin cinsiyetini anlayamamıştım.

"çlink" (bıçak çekme) ses efektiyle tanımlanabilecek kadar uzun kirpikleri olan büyük, yuvarlak ve siyah gözleri vardı.

Kaşları ince, burun köprüsü yüksekti ve dudakları parlak ve tombuldu, aynı bir ruj reklamından fırlamış gibiydi.

İpeksi siyah saçları ve kısa boyuyla minyondu ama sağlam bir kemik yapısı vardı. Daha yakından bakınca erkek olduğu belli oluyordu. Ama...

(Daha önce bu kadar güzel bir erkek görmemiştim...)

Belki de kaba bir şekilde baktığımdan, yanımda oturan adam bana bakmak için döndü. İnsanın içine işleyen bakışlarına şaşırıp kalmıştım.

"...Afedersin, sen de İngiliz Edebiyatı Bölümündensin, değil mi?"

"E-evet"

"Ben Wakatsuki Aoi. Senin adın ne?"

"Benim adım Karasawa Shinya. Tanıştığımıza memnun oldum."

"Evet, ben de tanıştığımıza memnun oldum. Seninle iyi geçinelim, Karasawa-kun..."

Kendini gözlerinin neredeyse tamamen kısılmasına neden olan bir gülümsemeyle tanıtan Wakatsuki inanılmaz derecede çekici, güzel ve sevimliydi.

Hiç de tipim olmasa da o herkesin kalbini küt küt attırabilecek bir cazibeye sahipti.

O günden sonra Wakatsuki ve ben bütün zorunlu derslerimizde yan yana oturmaya başladık, bu da kademe kademe aramızdaki arkadaşlığı güçlendirdi. 

O benim üniversitedeki ilk arkadaşımdı.

Başlangıçta Wakatsuki'nin oyuncak bebek güzelliğine sahip biri olduğunu düşünmüştüm.

Ancak konuştukça onun arkadaş canlısı, kendini iyi ifade eden ve zengin kelime dağarcığına sahip olan biri olduğunu keşfetmiştim. 

Ayrıca, sık sık gülen biriydi de.

İlginç bir şekilde Wakatsuki dövüş sanatlarına da ilgiliydi ve ilkokulda kendo kulübüne katıldığını ve hala da yaptığını  öğrenmiştim.

Bir süre sonra onun bu alışılmadık güzelliğine alışmıştım ve ona olan hislerim sıradan bir arkadaşınki gibi olmuştu.

Ve aynı sürede, aklı bir karış havada birisi olan ben bile etrafımdaki ortamın bir şekilde anormal olduğunu fark etmiştim.

Birinci sınıf öğrencisi olmak oldukça meşgul edici bir şeydi, çoğumuz haftanın beş gününde akşama kadar üniversitede ders görüyorduk.

Ben de her gün sayısız derse katılan öğrencilerden biriydim.

Ne zaman programlarımız çakışsa, Wakatsuki ve ben kafeteryada birlikte öğle yemeği yerdik.

Günler geçtikçe yavaş yavaş da olsa etrafımızdaki kişi sayısında artış olmaya başlamıştı.

İlk başta bunun Wakatsuki'nin insanları güvelerin ateşe çekilmesi gibi çeken büyüleyici güzelliğinden kaynaklandığını düşünmüştüm.

Ama ben kafeteryanın bir köşesinde sessizce oturur ve her zaman etrafımdaymış gibi görünen insanlardan kaçınmaya çalışırken, Wakatsuki'nin etrafında kimse yoktu.

"Bir sorun var" diye düşündüm.

Bunun farkına vardığımda, etrafımda kaç tane "ateşe çekilen güve" olduğunu merak etmeye başladım bilinçli olarak gözlemledim.

Yaklaşık 20 kişinin sürekli etrafımda oyalandığını, gelip gittiğini, yer kapladığını fark ettim.

Şu anda bile, yüzlerini tanıdığım yaklaşık beş kişi yakındaki masalarda oturmuş yemeklerini yiyorlardı.

"Eee, Wakatsuki..."

"Ne oldu, Karasawa? Terk edilmiş bir yavru köpek gibi bakıyorsun."

"Öyle baktığımı sanmıyorum... Hayır, öyle değil! Her nasılsa... Tabii, bu sadece benim hayal gücümse, önemli değil... Etrafımda her zaman birileri var, değil mi? Neler oluyor?"

"Bunu şimdi mi fark ediyorsun? Biraz hızlı oldu sanki."

"Madem farkındaydın, bana söylemeliydin!"

Meğer yakınımda olmalarına rağmen bana yaklaşmayan anormal derecede çok sayıda insan olduğuna dair şüphem sadece benim hayal gücümden ibaret değilmiş...!

Kafa karışıklığı içinde titrediğimi gören Wakatsuki, bana bıkkın bıkkın baktı. 

Olumsuz ifadelerinin bile bu kadar iyi görünmesi tam anlamıyla haksızlıktı.

"Hey. Karasawa, korkuyorsun değil mi? Neden kendini düzgün bir şekilde tanıtıp arkadaş edinmeye çalışmıyorsun?"

Wakatsuki, etrafımızdakilerin duyabilmesi için biraz daha yüksek sesle konuşmuştu.

Anında yakındaki birkaç kişi başlarını kaldırdı ve özür dileyen ifadelerle bana baktı.

"Evet, haklısın. Gözüne girmeye fazla odaklandım, Karasawa-kun... Seni korkuttuğum için özür dilerim."

"Ben Sugita. Tanıştığıma memnun oldum."

"Ben Aizawa. Mesajlaşma uygulamaları kullanıyor musun? Numaralarımızı değiş tokuş etmek ister misin?"

Sonunda yakınlarda oturan insanlarla tanıştığımda, itaatkar bir şekilde onlarla numara verip aldım ve birbirimizi mesajlaşma uygulamasında arkadaş olarak ekledik.

Sonunda, bir hafta içinde hem erkek hem de kadınlardan olmak üzere toplam 28 numara almış oldum.

Wakatsuki'nin sözleri etkili olmuş gibi görünüyordu çünkü kafeteryadaki olaydan bu yana çevremde bulunan tüm öğrenciler birbiri ardına kendilerini tanıttılar.

Ancak uygulamada arkadaş olmanın ötesinde önemli bir gelişme olmamıştı. 

Ara sıra sohbet ediyor, grup çalışmasında takım arkadaşı oluyor ve ders notları paylaşıyorduk ama pek yakınlaşmamıştık.

Spicy OmegaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin