25 (ikinci kısım)

77 6 0
                                    

Dürüst olmak gerekirse, Ren'den önce yıkanmak büyük bir hataydı.

Gereksiz derecede geniş yatakta yalnız başıma oturuyor, yapacak hiçbir işim olmamasına rağmen uyuyamıyor ve yatağı paylaşacağım kişiyi bekliyordum.

Bunun işkenceden bir farkı var mıydı?

Birazdan gerçekleşecek eylem sebebiyle soyunacak olsam da yatak odasına çırılçıplak gitmeye götüm yememişti, bu yüzden her zamanki pijamalarımı giymiştim.

Bu ince kumaş tabakası gerçekten çok kırılgan hissettiriyordu. Keşke zırh giyseydim. Öyle olsaydı, belki Ren bugünlüğüne vazgeçerdi.

(Hayır, hayır, bunu isteyen bendim!)

Ren bana kendimi zihinsel olarak hazırlayabilmem için vakit vermeyi bile teklif etmişti.

Yeşil ışığı yakan bendim.

Olay bu noktaya gelmişken hala kaçmaya çalışmamdan ötürü kendime karşı hayal kırıklığı ile inanmazlık hissediyordum.

"Beklettiğim için özür dilerim. Banyonun suyu mu soğuktu?... Sorun ne?"

Duşa girmiş olan Ren geri dönmüştü.

Berbat bir zamanlamayla da, beni çaresizlik içinde başımı tutmuş havayı rastgele tekmelerken görmüş ve endişelenmişti.

Hayır, sakin kalmam lazım, sakin kalmam lazım-

"Bir sıkıntı yok"

"Öyle mi? Vaz mı geçtin?"

"H-hayır, vazgeçmedim! Erkek adam verdiği sözü tutar!"

"Oo, ne kadar da erkeksi."

Ren hemen yanıma oturdu.

Yatak odasındaki yumuşak renklerle aydınlatılmış Ren'in gülümsemesi, her zamanki gibi olsa gerekti ama bu sefer birazcık farklı bir havaya da sahipti.

"Shinya."

"Mm..."

Ren'in eli yanağımı buldu ve dudaklarımız buluştu.

Yumuşak dudakları alt dudağımı ısırırken hafifçe dudaklarımı araladım ve sıcak ve ıslak bir şey ağzıma girdi.

"Mm, ah... Nn..."

Dillerimiz birbirine geçti ve nefes alışverişim hızlandı.

Burnumdan nefes almam gerektiğini biliyordum ama beceremedim bunu, bu yüzden öpüşme süresince nefesimi tuttum.

Zaten dudaklarımdaki bu dokunuşlarla nefes almak son derece zor bir eylemdi.

Birdenbire, istemsizce bedenimi geri çekmeye çalıştım. Ama boynumun arkasına yerleştirilen el geri çekilmemi engellediğinde kaçmayı başaramamıştım.

Mm, ah... Nn..."

"Ah, nn, Ren... nefes... alamıyorum..."

"İnanılmaz sevimlisin, Shinya."

Dudaklarımız ayrıldığında deli gibi nefes almaya başladım ve sırtıma diğer eliyle destek olurken beni yavaşça yatağa doğru itti.

Ren'in bedeni turuncu renkli ışığı engelliyor ve bizi eskisinden daha loş bir ortamda bırakıyordu.

Daha önce bu yatakta birbirimizin gözlerine yakın mesafeden defalarca kez bakmıştık.

Ama bugün, Ren benim üstündeyken, çok farklı hissettirmişti bu.

Lise mezuniyetinden hemen önceki, birbirimizin duygularını nihayet anladığımız günü hatırladım.

O vakit, feromonların etkisinde sarhoş olup kendimi kaybetmiştim ama şu anda son derecede ayıktım.

Feromonların gücü olmasa bile Ren'e duyduğum sevgi değişmiyordu ne de olsa.

"Shinya, korkmuyorsun değil mi?"

"Yok yok, sıkıntı yok."

"İstemediğin bir şey olduğunda, söyle bana."

"...Yapan sen olduğun sürece, sorun yok, Ren."

Ren'in gözlerinin içine bakıp duygularımı elimden geldiğinin en iyisini yaparak aktarmaya çalıştım.

Beni sarmalayan kişi Ren'di. Her zaman oydu. Tanıdık olmayan bir alfa, sevmediğim bir beta, yüzü belli olmayan bir illüzyon değil.

Her dokunuşumuzda, endişelerim silinip gidiyordu. Her sıkıca sarıldığımda, korkularım kayboluyordu.

Sarılışına karşılık verdim, kalbim sımsıcak oldu.

Bunlar ve her şeyi bana Ren öğretmişti.

Aynen istediğim gibi derin bir öpücük vermişti bana, ben de gözlerimi mutluluk içinde kapattım.

Spicy OmegaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin