"Alfaların cinsel arzuları... O kadar mı yoğun?"
Yalnız kaldığımda, az önceki konuşmayı düşündüm.
Dürüst olmak gerekirse, sadece romantizm konusunda değil, cinsel konularda da çok az bilgim veya ilgim vardı.
En fazla, lisede arkadaşlarımın bana dayattığı bazı erotik dergilere göz gezdirmiştim.
Bunun dışında, sadece sağlık ve beden eğitimi derslerinde öğretilen temel bilgilere sahiptim.
Bence bende az cinsel istek var çünkü kızışma dönemim dışında nadiren kendimi tatmin ediyorum.
Ama bu Ren için aynı olmak zorunda falan değil.
Sonuç olarak, Ren'in 'kaderimdeki kişi' olduğunu öğrendiğim günden beri hiç cinsel ilişkiye girmemiştik.
Her gün öpüşüp sarılırdık, hem de birden çok kez, bu yüzden bunlar konusunda gergin değildim artık...
Ama bundan öteye geçen herhangi bir şeye gelecek olursak, ne yapacağımı bilmiyordum.
Ama Ren'in eşi olmaya karar verdiğime göre bu konuda bir şeyler bilmememi bir bahane olarak kullanamazdım artık.
Ren'in benim yüzümden hayal kırıklığına uğraması ve asıl istediğinin ben olmadığını anlayıp en sonunda beni reddetmesi...
Bu düşünce bir anlığına aklımdan geçti.
"Eğer iş bu noktaya gelirse, Ren'in hayal kırıklığına uğratmamak için düzgünce çalışıp teknikler öğreneceğim... Başka seçeneğim yok!"
Artık görünüşüm, vücudum veya kişiliğim hakkında hiçbir şey yapamazdım.
Bu yüzden, en güçlü tarafımla -ders çalışmak- bunları değiştiremememi telafi etmem gerekiyordu.
Eve gider gitmez araştırma yapmaya başlayacaktım. Bu kararlılıkla sonraki derse odakladım.
──────────────────────────
Karasawa ve Harabayashi sonraki derslerine gittikten sonra kafeterya sessizleşmişti.
Wakatsuki ve Takenouchi köşedeki bir masada oturmuş, yemek sonrası çaylarını yudumluyorlardı.
"Baksana, Wakatsuki, Karasawa'yı sevmiyor musun?"
Takenouchi'nin aniden bu soruyu sorması, Wakatsuki'nin gözlerinin fal taşı gibi açılmasına neden olmuştu.
"Seviyorum. Daha sevmediğim biriyle samimi olacak kadar sıkılmadım."
"O zaman neden onunla böyle alay ettin?"
Bu sefer, Wakatsuki Takenouchi'ye baktı ve gözlerini ona dikti.
Derin zümrüt gözlerini okumak zordu.
İkisi de olağanüstü görünüşlere sahip olma ve başkalarını kendilerinden uzak tutma özelliklerini paylaşıyorlardı.
Wakatsuki, Takenouchi'nin ifadesizliğinin sebebinin şu an hiçbir şey düşünmemesi nedeniyle olmadığını tahmin ediyordu.
"Onunla alay etmedim. Karasawa bu konuyu kendisi açtı."
"Wakatsuki, birisi aşk meşk hakkında konuşuyor ve bunun 'bir arkadaş' ile alakalı olduğunu söylüyorsa bunun genelde o kişi ile alakalı olduğunu biliyorsun."
Eh, gerçekten de bir şeyler düşünmediğinden değilmiş, diye düşünen Wakatsuki hafifçe gülümsedi.
"O yaşa kadar bir alfayla nasıl başa çıkacağını bile bilmezken onu biraz dürtmekten kendimi alamadım. Bunu alay etmek için veya zalimlik olsun diye yapmadım."
"Anladım..."
Sohbeti kendisi başlatmasına rağmen ilgisini kaybeden Takenouchi, elinde tepsisiyle ayağa kalktı.
Tepsisini yerleştirdikten ve temizledikten sonra tek kelime etmeden kafeteryadan ayrıldı.
Karasawa'nın çevresinde toplanan insanların hepsi tuhaf kimselerdi.
Tabii ki Wakatsuki de onların arasındaydı.
Başlangıçta resmen korkudan titreyen ve sessizce etrafında toplanan yabancılara doğaüstü bir olay yaşıyormuş muamelesi yapan Karasawa artık buna alışmış gibiydi.
Alışılmadık derecede yüksek bir uyum yeteneği vardı. Şüphe yoktu ki Karasawa'nın kendisi de o tuhaf insanlardan biriydi.
Wakatsuki, çiçeklerin açma vaktinin sona ermek ve taze yeşillik mevsiminin başlamak üzere olduğu kampüse belli belirsiz baktı.
Queenz182: Takenouchi ve Wakatsuki karakterlerini sevdiniz mi?
Sevmediyseniz neden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spicy Omega
Fanfiction"Baharatlı omega." Tek Türkçe çevirisidir. Bölümler İngilizce çevirinin de ötesindedir. Açıklama: 'Feromonlarım belli ki baharat gibi kokuyor' Karasawa, bir omega, sakin bir lise hayatının tadını arkadaşları Kijima, bir beta, ve Amami, bir alfa, il...