16 (ikinci kısım)

76 9 0
                                    

Ana salonun önü kadar kalabalık olmasa da tapınak ofisinde çok sayıda ibadet eden kişi vardı ve biz de tılsım almak için kısa olan bir sıraya girdik.

Sırada önümde olan Amami mavimsi bir keseyi işaret ederek renkli tılsımların sergilendiği yerde ödemesini yaptı.

Sıra bana geldiğinde, belirgin bir şekilde yarı-zamanlı iş yapıyormuş gibi bir havaya sahip sevimli bir tapınak bakiresi sipariş vermemi istedi.

Cüzdanımı çıkardım ve istediğim şeyi işaret ettim.

"Karasawa."

Tapınak ofisinden ayrıldığımda, Amami'nin arazinin kenarındaki büyük bir ağacın altında beklediğini gördüm.

Tereddüt etmeden, küçük bir kese kağıdına yerleştirilmiş yeni satın aldığı tılsımı bana verdi.

Aldıklarımızı değiştirmek istediğime dair hiçbir şey söylememiştim ama Amami'nin zihninde bu iş tamamdı anlaşılan.

Ben de sıra bana gelince ona uymaya karar verip ona onunkine benzer bir kese kağıdı verdim.

Mührü açtığımda lacivert bir kumaş üzerine "Akademik Başarı"yı betimleyen narin işlemeli bir tılsım çıktı.

Kese kağıdını açan Amami'ye çaktırmadan, kayıtsız kalmaya çalışarak baktım.

"Bir dakika, Karasawa! Bu tılsım sağlık için dua etmek için, akademik başarı için değil!"

"Ahahaha"

Amami'nin tuttuğu tılsımın saf beyaz kumaşının üzerinde altın renginde "Sağlık İçin Dua" işlemesi vardı.

Amami'nin irileşmiş gözleriyle şaşkın ifadesi tam da beklediğim gibiydi ve ben de gülmeden edememiştim.

"Ben sana düzgünce akademik başarı tılsımı aldım, bu haksızlık değil mi?"

"Sus be. Tanrılara güvenmeden de kendine yeterince güveniyorsun, değil mi? Yoksa aldığın hediyeyi mi eleştireceksin?"

"..."

Belki de ondan intikam aldığımı fark ettiğinden Amami bana dik dik baktı.

Ancak dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı, bu sayede gerçekten kızgın olmadığını anlamıştım.

"Pekala, unut gitsin... Daha da önemlisi, bu taraftan."

"Oaaaa"

Mavi tılsımı ceketimin cebine koyarken Amami kolumu çekti ve tökezlememe neden oldu.

Büyük bir ağacın gölgesine sırtım dönük olarak sürüklendim.

Ağacın arkasındaki alan, hem ışıktan hem de insanların gözünden gizlenmiş, tapınak ofisinin bitişiğindeki bir kulübenin arkası gibiydi.

Her zamanki gibi, onun sarılışında kapana kısılmıştım ve birden asıl amacın bu olduğunu hatırladım.

Yılbaşında buluşacağımız için ilk tapınak ziyareti zamanında tapınağa gitmeyi önerdiğinde neredeyse bu işaret olayını unutmuştum çünkü çok heyecanlanmıştım.

"İşaret kaybolmak üzere gibi... Sıkıca sarılsam bile, sarılmanın sınırı bir hafta gibi görünüyor."

Amami nazikçe boynumu okşarken mırıldandı.

Benim için, nefesini kulağımın yakınında hissetmek, bir işarete sahip olmamaktan daha rahatsız ediciydi, bu yüzden mümkün olan en kısa sürede bırakmasını istedim. Ama onu öylece itemezdim.

"Peki, hala seni rahatsız ediyor mu? Biri bizi böyle görse..."

"Birinin görmesi umurumda değil, ama..."

"Benim umrumda!"

"Ah, Karasawa, çok zor birisin. O halde burada keselim."

Bunun üzerine sırtıma hafifçe vurdu ve serbest kaldım.

Buna hiç alışamıyordum... Aslında alışmamam daha iyiydi.

Hafifçe nefes verdim ve hafif dağılmış ceketimdeki hafif kırışıklıkları düzelttim.

"Değiş tokuş ettiğimiz tılsımlara dikkat et. Gerçek sınav sırasında sen gergin olma diye tılsıma bolca sevgi kattım."

"Sevgi... Gereksiz şeyler yapma."

"Bu tılsımı da senin sevgini içeriyormuş gibi düşünüp saklayacağım."

'Tılsımın sevgimi içerdiğini düşünmekle ne demek istiyorsun?' diye gülerek karşılık verecektim ama...

Hâlâ Amami'nin parmakları arasında duran beyaz tılsım, Amami'nin tarafından öpüldü. Kapalı gözlerle kumaşı nazikçe öptü, ardından yavaşça göz kapaklarını araladı ve bakışlarını bana yöneltti.

Benim sevgimi içerdiğini düşündüğü bir tılsımı öpmek de ne demekti?!

"H-Hey! Şöyle yapmayı bırak hemen! Geri ver o tılsımı!"

Ama beyaz tılsımı benden uzak tutarak çabucak elini kaldırdı. Benden yaklaşık 10 cm daha uzun olduğu için, bunu yaptığında tılsımı zorla geri almak neredeyse imkansız bir hal almıştı.

"Olmaz. Ne de olsa senden aldım onu."

"Ö-Öyleyse bile, böyle bir şey yapmak... doğru değil!"

"O zaman değiş tokuş yapalım mı?"

"...Ah... benim... akademik başarının nimetlerine ihtiyacım var..."

"Eğer sen de istemezsen değiş tokuş yapamayız, değil mi?"

"Öfff..."

"Kaba davranmıştın ve bu yüzden böyle oldu, hehe"

Kolumu ne kadar uzatırsam uzatayım tılsımı Amami'nin elinden alamamıştım ve o da bana muzipçe gülmüştü.

Pişmanlık... böyle hissettiriyor, değil mi?

Yılın başındaki bu sözde neşeli günde, yapabildiğim tek şey hayal kırıklığı içinde başımı öne eğmek olmuştu.

Spicy OmegaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin