Amami tarafından cesaretlendirdikten sonra dükkana girdim. Kaotik bir yerdi ve herhangi bir kitabı tekmelememek için dikkatli yürümem gerekiyordu.
Burada bayılacağım mükemmel edebi eserler bulunsa bile onları bu kaosun altından bulmamın kaç saatimi alacağını merak ettim.
Dükkan U şeklindeydi ve kasa tezgahı sokak tarafına doğru olan duvara itilmiş gibiydi. Dükkan sahibinin varlığını sezebiliyor olsam da onu tezgahta kule olmuş kitaplar yüzünden ön tarafa yürümedikçe göremezdim.
Hırsızlıktan korkuları olup olmadığını merak ettim. Parmak uçlarımda, eğilerek, çökerek veya boynumu farklı yönlere doğru eğerek yürürken dükkanı taradım.
Lunaparkta gibi hissettim. Amami de istediği gibi etrafa bakınıyor gibiydi ve bir süre sonra içerideki bir köşede kayboldu.
Аh...bu.
Şaşırtıcı bir şekilde üst üste dizilmiş kitapların üzerlerinde tozdan eser yoktu. Dikkatimi çeken kitapların sırtlarına baktım ve birini aldım. Hatırladığımdan çok daha ağırdı.
Bu çocukluğumdan beri tekrar tekrar okumuş olduğum fantastik romandı. Yurt dışında yayımlanmıştı ve onu o kadar çok okumuştum ki içinde yazanları kalbimden ezbere okuyabilirdim.
Orijinal halini okuma ümidiyle bir sözlük bile almıştım ama hiç fırsatım olmadı. 50 seneden bile uzun süre önce yayımlanmıştı, bu nedenle artık basılmadığını ve asla Japon'ya ya ihraç edilmeyeceğini düşünüyordum.
Bundan vazgeçeli birkaç yıl oluyordu ve böyle bir yerde bulacağımı asla tahmin edemezdim. Sayfaları çevirince sayfaların kitabın kapağı kadar iyi durumda olduğunu giderek şaşırarak fark ettim.
Kapağı dikkatle tutarak incelikle kitaba baktım ve nihayet arka kapakta yer alan fiyat etiketine dehşet duyarak denk geldim.
Yani, tahmin edilebilirdi tabii...
Orada, elle yazılı stickerda, 3 aylık harçlığımdan daha fazla bir meblağ yazıyordu. Bu kitap, yayımlandığı ülkede bile alması zor bir kitaptı.
Elimdeki kitap, Japonya'ya gelmek için denizleri aşmış ve zamana dayanmıştı. Bu fiyat son derece haklıydı. Kitabı nazikçe eski yerine koydum.
Dükkanın arkasına doğru yürüdüm, bakışlarım raflarda sıralı kitapların sırtlarında geziyor ve resimli bitki ansiklopedilerini atlıyordu.
Amami de benzer bir şekilde dükkana bakınıyordu. Ellerinde hiçbir şey yoktu.
"Bu kadar geç saatte dışarıda olmak iyi değil. Hadi eve gidelim"
"Evet, haklısın"
Ona sessiz bir şekilde seslendiğimde Amami çantasını geri omzuna astı.
"Sevdiğin herhangi bir kitap bulabildin mi?"
"Аh... şey."
"Anladım. Sana da uyarsa, hadi bir daha gelelim"
Kitap hakkında konuşabilirdim ama Amami'ye kitabın fiyatından ve paramın yetmediğinden şikayet etme düşüncesini tuhaf buldum.
Onun böyle şeylere gülecek türden biri olmadığını bilsem de saçma gururum engel oldu. Amami kararsız tavrımı umursamadı ve yüzünde büyük bir gülümsemeyle aynen dükkana girdiğimizde yaptığı gibi çıkarken de arkamdan ittirdi. Dikkatlice dükkandan çıktım ve bilinçsizce derin bir nefes aldım. Nefesimi tuttuğumu bile fark etmemiştim.
"Daha önce buraya gelmiş miydin, Аmаmі? "
"Yok, bu ilk gelişimdi. Kütüphaneye giderken şans eseri gördüm ve daha sonra gidebileceğimi düşündüm, şimdi de gittik.''
Аmаmі'nin tonu biraz mahcup geliyordu, bu benim de sıkkın hissetmeme neden oldu. Buraya gelmeyi benle gitme niyetiyle mi planladı merak ettim ama bu düşünceyi çok düşündüğüme karar vererek boş verdim. İstasyona doğru yavaş bir hızla gidiyorduk, ama Amami'nin bağırışı beni durdurdu.
"Kusura bakma, Каrаѕаwа! Kitapçıda bir şey unutmuşum, sen önden git."
''Tamam, anladım. Yavaş yürüyeceğim, yani eğer ki yetişebilirsen, tekrar buluşup beraber gidelim''
''Teşekkürler, tekrardan, kusura bakma''
Аmаmі yoldan aşağı panikle koştu. Bunun her zaman havalı olan Amami'ye ters olduğunu düşünerek telefonumdan bildirimleri okuya okuya aynen söz verdiğim gibi yavaşça yürüdüm. Kijima'dan bir mesaj gelmişti, mesajda ders kitabını okulda unuttuğunu bahane ederek ödevini yapamadığını ve ona notlarımı göstermeme ihtiyacı olduğu yazıyordu.
Tam cevap yazmaya değmeyeceğini düşündüğüm için uygulamayı kapattığımda nefes nefese kalmış Amami koşarak geri geldi. Şaşırtıcı derecede hızlıydı, izcilik kulübünden birinden beklendiği gibi.
''Hızlıydın bu arada. Unuttuğun şeyi buldun mu?''
"Evet... orada... idi... hаh..."
''Yetişebilmek için bu kadar koşmana gerek yoktu.''
Kal gelmiş Amami'ye kıkırdadım, o da nefesini düzenlemeye çalışırken benle güldü. Sonra bir şey çıkardı. Kağıt bir çantanın içinde büyük bir şeydi. Refleks olarak kabul ettim ve ağırlığı yüzünden gözlerim fal taşı gibi açıldı. Bu Amami'nin unuttuğu şey değil miydi? Niye bunu bana veriyordu? Amami'ye kuşkuyla baktım.
''Aç hadi.''
Sadece tek taraftan bantlanmış paketi açıp içindekini çıkardım, bir kitabı. Bu, tam da uzunca bakıp fiyatından ötürü almaktan vazgeçtiğim kitaptı.
"...Şaka yapıyorsun."
''İstiyor gibiydin. Ben de senin için aldım."
"Hayırhayırhayırhayır, bu çok pahalı! Bu öylece birine verebileceğin bir şey değil!''
''Ama bu kitabı istiyorsun, değil mi?''
"..."
Dürüst olmak gerekirse, her şeyden çok istiyordum. O kadar ki, şimdi gerçekten elimde olduğu için asla ondan ayrılmayı düşünmeyecek kadar. Bir zamanlar büyük bir tutku duyduğum, ezbere bildiğim hikayenin dünyası kalbimde tekrar yüzeye çıktı ve beynim de bunun maliyetini hesaplamaya başladı.
''S-... Sana 10 taksitle... ödememe ne dersin?''
"Gerek yok. Bu bir hediye, Karasawa. Sana parayı ödünç vermedim."
"Bu daha kötü! Böylesine pahalı bir hediyeyi hak etmek için hiçbir şey yapmadım!"
"Sana sadece hediye almak istedim. Büyük bir şey değil?"
Amami'yi böyle kayıtsızca konuşurken duyunca aniden onu boğazlama isteği geldi. Böylesine pahalı bir şeyi rastgele bir tanıdığına verebiliyor olması tamamen anlam veremediğim bir şeydi. Tüm alfalar mı böyleydi yoksa Amami bir istisna mıydı? Onun alışkanlıklarını yeni yeni anlamaya başlamıştım ve biliyordum ki onunla böyle bir şeyde tartışmak bir şeyi çözmeyecekti. Eğer ki itiliyorsam, ben de iterdim.
"Anladım. İstediğin buysa, benim de bir fikrim var. Buna 'Karasawa'nın tek-günlük-hizmetçi kuponu diyelim''
"Evet?"
"İstediğin her şeyi yapacağım bir günüm olacak. İster temizlik görevini yapmam, eşyalarını taşımam veya omuzlarına mesaj yapmam olsun. Ne dersen dinleyeceğim ve bu da kitabın ödemesi olacak. Ne diyorsun?''
"...Her şey? Söylediğim her şeyi mi yapacaksın?"
"Нah. Eе...Evet! Bir erkek her zaman sözünü tutar! "
Emin olmak için aniden bana yaklaştığında, şaşkınlıkla başımı salladım. Amami'nin ifadesi, aşırı görünüyordu. Acele içinde kanun dışı bir şey yapmayacağımı eklemiş olsam da tekrardan istasyona giden yolda yürürken kısık bir sesle kendi kendine mırıldanan Amami'nin bunu duyup duymadığından emin değildim
Yanlışlıkla şok edici bir şeye falan mı sokmuştum kendimi? Öyle yapmışım gibi geliyordu ama sözümden dönmek için de bir neden bulamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spicy Omega
Fanfiction"Baharatlı omega." Tek Türkçe çevirisidir. Bölümler İngilizce çevirinin de ötesindedir. Açıklama: 'Feromonlarım belli ki baharat gibi kokuyor' Karasawa, bir omega, sakin bir lise hayatının tadını arkadaşları Kijima, bir beta, ve Amami, bir alfa, il...