Ertesi gün, okul sonrası son derece gözlerden uzak bir yerde olan İngilizce odasının önüne gelmiştim. Bugün Amami'nin temizlik görevi vardı yani eve gitmek için iyi bir zamanlama değildi.
Tabii ki Amami ile istasyona yürümek keyifli bir şeydi ama son zamanlarda garip derecede gergin hissediyordum ve bu yüzden doğal davranamayabileceğimi düşünüyorum.
Kijima da bugün yarı zamanlı çalışacaktı. Ve ben de İngilizce odasında işim olduğu için onlardan ayrı takılmış olacaktım.
"Karasawa, uygun olduğunda bugün eve birlikte gidelim."
"Aa... ama benim işim biraz daha uzun sürecek gibi, o yüzden sen eve kendin gidebilirsin, istersen"
Amami, temizlik görevine başlamadan önce bana bunları söylemişti ama ben de ona kesin olmayan bir cevap vermekten başka bir seçenek görememiştim.
Tabii ki her dersin bir odası olduğunun farkındaydım. Ama ders odalarına pek girilmezdi, İngilizce odasına ise daha da az.
Yani, İngilizce odasında öyle fazla fazla öğretim eşyası vesaire yok gibiydi. Tam anlamıyla, keşfedilmemiş bir toprak gibiydi benim için, o yüzden bilemiyordum.
Hasegawa'nın tek başına halledemeyeceği bir iş kolay olmasa gerekti.
"Pardon... Hasegawa hocam"
"Gelmişsin, Karasawa-kun."
Kapı kilitli değildi, bu nedenle kapıyı tıklatıp girdiğimde Hasegawa gülümseyerek beni bekliyordu. Doğal olarak, ben de gülümsedim.
Uzun ve atletik bir vücuda, aydınlık bir kişiliğe ve yabancı kökene sahip olabileceğini düşündüren özenle yontulmuş gibi duran görünüşe sahip olan Hasegawa, kız öğrenciler arasında popüler gibiydi. Ben öyle sanıyorum, en azından.
Yakın zamana dek onun var olduğunu bile bilmiyordum. Ama dikkatli bakınca, sınıftan sonra kız öğrencilerin etrafında toplanmış olduğunu fark etmiştim.
Sanırım artık bende olmayan her şeye sahip olan yakışıklılara imrenmeyi kesmiştim.
"Size nasıl yardım edebilirim?"
"Aa, bu çıktıları düzenleyebilirsin."
Küçük odaya sığdırılmış, sınıftakilerin üç katı uzunluğundaki sıraya oturduğumda önüme çıktılarla dolu bir karton kondu.
Bu hafif eskimiş kağıt kalitesi geçmişteki çıktılardan mı kalmaydı? Bunların yeni kağıtlarla çıktısınının alınması lazımdı.
Sandalyemden kalktım, bir deste çıktıyı aldım ve uzun sıradaki boş yerde düzenlemeye başladım.
Hasegawa odanın arkasında bilgisayarı ile uğraşıyordu ama ben düzenlemekle meşgulken bir kez dışarı çıkıp sonra geri geldi.
Kapının sertçe kapanma sesi ile kafamı kaldırdım ve hocanın iki teneke kutu ile durduğunu gördüm.
"Biraz erken gerçi, ama yardımın için teşekkürler"
"Vay, sağolun"
Kahve tenekesine uzanmaya çalışan kolum birdenbire büyük bir güçle çekildi.
Bir süre sonra, sol kolumdaki çıktıların artık orada olmadığını ve bedenimin Hasegawa'nın büyük bedeni tarafından tamamen sarıldığını fark ettim.
"Ha, Hasegawa hocam?"
"Karasawa-kun..."
Bir kolu sıkıca omzumu kavramıştı, diğer eli de kalça kemiğimin üstüne gelmişti. Kafamın üstünde, saçımı kokladığını fark edince kanım damarlarımdan çekildi.
"Napıyorsun, bırak...!"
"Haha, hiç dürüst değilsin. Mutluyum."
"Kim!"
"Senle her konuştuğumda, çok mutlu görünüyorsun ve de aşırı seksi. Bunu herkes görebilir."
Ellerinden kurtulmaya çalışsam da Hasegawa'da hiçbir hareket olmamıştı. Belki güç belki de fizik farklılıklarımızdan dolayı...
"Gerçekten bir adamla böyle şeyler yaşamak istiyordun, değil mi?"
Bunu kulağıma fısıldadığında ürpertiden omuzlarım titredi. Ama bu, ses beni rahatsız ettiği için değildi. Daha çok, aklımda canlanan bir görüntü yüzündendi────.
Nishikawa, Amami tarafından tamamen şımartılan küçük omega. O ikisinin görüntüsü zihnimde belirmişti.
Keşke Nishikawa'nın yerinde olabilseydim... Bir betanın böyle düşünmesi garipti. Şimdiye dek çaresizce beta gibi yaşıyordum.
Ama buna rağmen, beni tanımayan bir adam bile Amami'ye ilgi duyduğumu anlamıştı. Belki de omega olduğumu sandığım kadar gizleyemiyordum... Bu farkındalık ile vücudum titremeye başladı.
Hasegawa yavaşça sırtımı rahatlatmaya çalışırcasına sıvazlamaya başladı. Acaba yine neyi yanlış anlamıştı?
''Eğer ki alfa ve omega arasında olursa, erkeklerin ilişki içinde olması doğal karşılanıyor. Ama iki beta söz konusuysa, iğrenç bir şey gibi görülüyor. Sence de bu garip değil mi?''
ne?
"Ama benim için sorun değil. Karasawa-kun'u seve seve kabul ederim. Beta erkeklerinin birbirlerini sevmesinde utanılacak bir şey yok.''
Hasegawa bana sarılan kollarına daha da güç vermişti. Belki de direnmediğimden, saçımı okşayan eli enseme ulaşmıştı ama şu anda bu umurumda değildi. Hasegawa, benim bir beta olduğumu ve onu sevdiğimi sanıyordu.
Yani, omega olduğumu da Amami'ye olan duygularımı da bilmiyordu. Sadece cana yakın gülümsememi yanlış mı anlamıştı?
O kadar çok güldüm ki, tüm bedenim yine titremeye başladı. Korkunç bir durumun ortasında olsam bile, diyaframımdaki titremeye asla engel olamıyordum.
"Karasawa-kun?"
"... Bu, ahaha, hahahaha! Çok komiksin! Hahahaha..."
Sonunda kendime engel olamayıp kahkaha atmaya başladım. Çaresizlik içinde yüzerken birdenbire ruh halimin düzeldiğini fark etmiştim ve kafam güzelmiş gibi hissediyordum neredeyse.
Hasegawa resmen ürkerek aniden kahkaha atmaya başlayan benden uzaklaştı. Bu hareketindeki açıktan faydalanıp uzun yakasından tuttum onu.
''Bir şeyler yaşamak istediğim kişi sen değilsin!''
Hasegawa'yı kas hafızamda bulunan bir harekete güvenerek yere fırlattım. Temizlik görevini bitiren Amami, huzursuz hissetmiş olsa gerekti ki İngilizce odasını kapıyı çalmadan direk açmıştı.
Yere fırlatıldığı için boylu boyunca uzanan Hasegawa ve onun başında dikilen, adeta 'Yaptım işte' der gibi bakan ben ile karşılaşmayı beklemiyor olmalıydı.
"... ne oldu..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spicy Omega
Fanfiction"Baharatlı omega." Tek Türkçe çevirisidir. Bölümler İngilizce çevirinin de ötesindedir. Açıklama: 'Feromonlarım belli ki baharat gibi kokuyor' Karasawa, bir omega, sakin bir lise hayatının tadını arkadaşları Kijima, bir beta, ve Amami, bir alfa, il...