Kara Kış

65 4 0
                                    

Güne, beyaza boyanarak uyanmıştım.Kara kış sonunda kapımdaydı.Günlerdir yağan kar şehri ele geçirmiş gibiydi.Gözlere çok güzel ziyafetler sunarken hayatımızı tamamen durdurmuştu.
Tıkanan yollar ,donan sular ,gitmeyen bir trafik ve baştan aşağı dondurucu soğuk .Ne zaman kış kendini iyice gösterip bembeyaz güzelliğiyle yaşamı durdurma noktasına getirse aklıma "Kibritçi Kız " masalı düşerdi. Bu masal küçüklüğümden beri kalbimde derin hüzünler bırakırken ,kendimi sabahleyin onun donarak
öldüğünü gören bir grup insanın içinde değil de ,o gece donmadan önce onu görüp de kurtarabilecek kişi olarak hayal ederdim.Masalın akışını değiştirebilmek mümkün müdür? Kendimi sanırım
bu hayalle rahatlatırdım.O kıza karşı hep bir suçluluk hissederdim.Yürürken onu
göremediğimiz
farkedemediğimiz için.Her yılbaşında annemle alışverişe
çıktığımda sokaklarda kibritçi kızı aranırdım.Bari bu sefer kurtarabileyim, derdim.Benim için soğuğa karşı dayanan yokluğun acı bir resmi gibiydi.Ve yine çocukluğumdan hatırımda kalan acı bir kare vardı,Kibritci Kiz ile özdeşleştirdiğim.Yaşlı bir adamın soğuktan donmuş beyaz sakalları , yırtık eldiveninden görünen üşümekten kıpkırmızı olmuş parmak uçları , eski püskü yer yer yırtık olan, yağ lekelerinin sindiği ,rengi solmuş pis kabanına doluşan kar taneleri ve çaresizce soğuktan olduğu yerde iyice küçülmüş kambur bir beden. Onu ilk , oldukça lüks bir restoranın içinde pencereden bakarken gördüm. İçerideki ihtişam ve lüksle zıtlık gösteren dışarıdaki bu görüntü ağzımdaki lokmaların boğazımdan geçmesine engel olmuştu.Kalem işi renk renk işlenmiş tavan, altın suyuna batırılmış çatal bıçaklar ,
yerdeki çini döşemeler,her masada açgözlülükle dolup taşan yiyecek şöleni. Ve dışarıda bir tabak yemeğe muhtaç insanlar...
Oysa babam ona nefretle bakarak bir anda kükremişti.

"Yaşlı pezevenk acımayın bunlara ! Gençliğinde kimbilir nasıl bir pislikti ? Yarınını düşünmezsen böyle
dışarılarda sürünürsün!"

Kendisini bir bankın üzerinde öylece bırakıp gitmiş ailesineydi aslında öfkesi. Sanki dışarıdaki her kişi bir zanlıydı onun için. Belki de kendisine hiç acınmadığı için bu kadar acımasızdı.Ama ben daha o zaman , yedi sekiz yaşlarında olan Toyan , bu söylediklerine hiç inanmak istemedim.Ya da birisini yargılamak bana düşmezdi.Tek bildiğim elindeki bir parça ekmeği onun gibi perişan halde olan cılız bir bir köpekle paylaşan bu adam benim gözümde çok da kötü birisi olamazdı.
Kış , durmayan kar...
Yaklaşan yeni yıl ...
Kibritçi Kız bana hep o yaşlı adamı hatırlattı.Bana o fırsat verildiğinde bile masalı değiştiremediğimi acıyla anlamıştım.

Yine kış, yine durmayan kar yağışı vardı.Şimdiyse içimde bugünlerde içini neyle dolduracağımı bilemediğim
bir boşluk vardı. .Dui için kabul ettiğim doktor görüşmesini daha tamam der demez pişman olmuştum.
Kendisine farkettirmemek adına çok büyük savaş verirken karşıma çıkacak doktorun en azından bir kadın olması için dua etmeye başlamıştım.Ama karşımda altmışlarına yaklaşmış iri yarı bir adamla karşılaştığımda bu işten nasıl dönebileceğimi düşünmeye başlamıştım.
Yanakları bana buldog köpeklerini hatırlatıyordu.
Sarkık ve kırmızı.
Sevimli miydi yoksa korkutucu mu ona karar veremedim.
Gözleri ifadesizdi,
ne bana acıyordu,ne seni anlıyorum diyordu.Boş bir sayfa gibiydi sen ne söylersen o yazılacak buraya der gibi.Güven vermiş miydi?Sanmıyorum.Hayatımı not alan defterlerden biri masasının üstündeydi.
Yazmazsam seni hatırlayamam , diyordu. Hayatım not tutalan bir defterin içine sıkıştırılınca karşımdaki tarafından sadece bir hasta olduğum gerçeğiyle de yüzleşince bütün sihir kayboluyordu.
Saplanıp kaldığım koltukta gerilirken gözlerim saatin dakikalarındaydı.Bir anket gibi başlayan sorularda olabildiğince soğuktum.
Soru cevap ..
Yaptığım sadece buydu sanki hiçbir duyguya girmeden göz teması kurmadan bitirmek istiyordum seansı ve arada gözlerim masada hareket ettirdiği büyük kıllı ellerine kayıyordu.Babamı hatırlatan elleri gerginliğimi arttırıyordu.
O da anlamıştı bu işin kolay olmayacağını. Beni yormak istememişti ki çabuk bitirmişti seansı. Tek bildiğim çıktığımda nefes aldığımdı.Dui bilerek sormuyordu,bense anlatacak birşeyim olmadığı için susuyordum.Bir de onu üzdüğüm için çokça suçluluk hissediyordum.Onu hak etmiyordum.Dediği gibi karısının kaybı onu mahvetmişken hayatını benimle yeniden denemek istemişti.O mutlu olmak istiyordu, ama ben bu zamana kadar ona acıdan başka bir şey verememiştim.Niye benim gibi birisini seçmişti ki?Yaşadıklarımı bilip de yine de istemek , biliyordum bu doktorla bir yere varamayacaktım. O zaman belki de ona daha çok mutsuzluk vermeden ondan ayrılmalıydım .Hem benim gibi birisini kim isterdi ki ? Onu seven tarafımın bencilliği ile bu tarafım içimde devamlı kavga ediyordu.Birisi çekip gidecekken diğeri 'Lütfen bırakma onu!' diye yalvarıyordu.Ve ben yalvaran tarafıma hep yenik düşüyordum. Diğer tarafımda haykırıyordu.'O zaman onu mutlu et.Öyle mutlu et ki senden vazgeçemezsin!'
Omzuma dokunan elle irkildim.Onu düşünüp de yanımda olması .

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin