Hasretinden Öldüm

53 6 1
                                    

Özlem , kavuşmanın ümidi, deliler gibi görme tutkun, sevdiğini sımsıkı tutup buram buram kokladıkça içine sığdırabileceğine inanman.

Sana uzanan bir bakışı gözlerinle buluşturabilme heyecanı, hiç konuşmasa da sadece bir göreyim dileğin.

Uzaklar , bir sevgiliye  ne kadar uzak olabilir? Benim hasretimde uzaklar , henüz gidilmemiş,  gidenin de dönemediği yerler...
Seni, bir daha bana  dönemeyeceğin yere göndermemek için bütün çabalarım, dualarım. Sesimi duyurmaya çalışıp da  dinletemediğim yerler,yankılarla birlikte bana geri döndü çaresizliğim.
Onu benden almak zorunda mıydın?

Ömrümün sonuna kadar elimde kalanlarla yetinmek. Son bakış,
son gülüş,
son dokunuş.
Sana olan hasretim , ömrümün gidebildiği yere kadar sürecek.Ve sen hayalimde küçük bembeyaz  ellerinle ,  incecik  parmakların parmaklarıma kenetlenmiş bir şekilde kalacaksın.Yaşın hep otuz olacak .Benim üstümden geçen yıllar , sana dokunamıyor olacak ,yüzünün güzelliği solmayacak.Seni o yerin altına koyup da üstünü örtemedim .Bedenin yok olabilirdi ancak ruhun biliyordum o buralarda bir yerdeydi. Onu kaybetmeye razı olamazdım , sana kalbimin bütün odalarını açtım,içimde bir saltanatlık kurdun.Biraz kokunu hapsettim,biraz bakışını, kulaklarıma sesini mühürledim.Seni bilmediğin yerlere gönderemedim kıyamadım.
Hasretin beni kora döndürdüğünde  elimi yumruk gibi bastırıyorum kalbime,ya unutursam diye  korktuğum yüzün, bakışın,  gülüşün ,
kokun , sesin sana
dair olan her şey  orada içimde  , sen içimdesin farklı evrenlerde dolaşsak da şu yumruğumun altındasın al beni içine , kavuşalım...

Yeni yılı iki yıldır sensiz kutluyordum.Cunna'yı kalabalık ailemin koynuna bırakırken yeni yıla son saniyeler kalıp 10'dan  geri sayarken yokluğun yoksunluğun son noktaya varıyordu.En acısı da dudaklarımdan hiçbir dilek dökülemiyor, sadece olması imkansız tek bir dileğim var
"Seninle son bir kez de olsa yan yana geleyim ellerini avucumda ısıtayım.Kollarımı sarıp o teninin kokusunu içime çekeyim sana dolayım, gözlerinin parıltısında  boğulayım ve başımı göğsüne koyup nefes alışını dinleyip  uykuya dalayım  olmaz mı Tanrım? Bir kerelik bir istisna olmaz mı ? Sadece yanımda bir gece uyumasına izin versen sabah yine alırsın, olmaz mı  ?

Bu da yetmezmiş gibi aradan günler geçtikçe gelmesini istemediğim o gün yaklaştıkça huzursuzluk tüm bedenimi sarıyor , elimdeki tüm anılar beni ele geçiriyordu.Yine de az geliyordu yaşadıklarım.Örneğin kırk yıllık bir geçmişim yoktu ki topu topu altı yıllık evliliğimiz ve dört yıllık çıkmışlığımla sadece on yılımı seninle geçirebilmiştim.Sensiz geçen iki yıl ve  seninle yaşadığımdan çok daha fazla sensiz geçen yıllarım olacağını biliyordum. Beynim bu salakça denklemi yapmadan duramıyordu.Ve bir yerlerde beynimi küçük küçük kemiren bir tırtıl vardı.Suçluluk muydu bu ,vicdan azabımı yoksa üstünü örttüğüm bir korku mu? Adı neydi bilmiyorum ama kendime bile dillendirmekten korktuğum duygular düğümü vardı içimde.Düşünürsem dahi günahkar olacakmışım gibi.Ben kendimi bu yaşa kadar tanıyordum ama bu aklıma takılan  eller ve dudaklar da neydi ?
Neden her seferinde kendimi onu düşünürken buluyordum?Ve Berdiam küskün müydün bana  neden artık seni net göremiyordum?Bu suçluluk duygusu beni her an , her dakika yerken seni kendime haram mı ediyordum?
Yılbaşının ertesi günü elimde, açık kalmış telefonla gözlerimi açmıştım.Halbuki o uyuduktan sonra bile uyuyamamıştım.
Sessizlikte dinlediğim soluğu ve bunu inatla duymak istemem ,  kabus görürse diye korkup uykuya dalamamam.Ve son sözlerim, bana  hiçbir ilgi göstermemişken nasıl  onun kalbinde yer alabileceğimi düşünmüştüm?
Yoksa bunu   istemiş miydim? Ne zaman  sarhoş olsam  , kendimi kaybediyordum .Ya da saklamış olduğum kendimi  bir yerlerde  mi  buluyordum? Berdia ile iken de öyle değil miydi ? Ben , soğuk olarak  bilinen o  adam , birden  dilleniyor sevdiğime bütün duygularımı açıklayıveriyordum.

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin