Anlaşılamamak

46 5 0
                                    

Parmaklarımı usulca gezdirdiğim ahşap korkuluk ve gözümün takip ettiği uzaklardaki hayali yakamoz.Küçücük bir balkon, anca iki kişi sığar.Kare bir masa ve karşılıklı iki ahşap sandalye.Ama üzerinde unutulmamış küçük bir mor menekşe.Bir erkekten beklenmeyecek bir ayrıntı evde bir canlıyla yaşamak en guzelidir.Öyle derdi annem bir çiçekle yalnız değilsindir artık seninle beraber nefes alan büyüyen sevindi mi cicek açan üzüldü mü yaprakları dökülen bir yoldaşın vardır.Onun da yoldaşı bu mor menekşe demekki. Akşamın hafif serinliği üzerimde dolaşıyor kollarıma değdikçe ürperiyorum , sonra yüzümde geziniyor rüzgar nihayet ferahlıyorum , çok güzel geliyor yüzüme yüreğime. Ağlamaktan yorulmuş bedenim uyanıyor.Orada olduğunu bildiğim denizin , hayali dalga sesleri kulağıma geliyor.Gözümü kapatınca deniz kokusunu alıyorum, belkide almak istediğim için duyuyorum , kimbilir? Ne arıyorum burada , neden geldim ? Sorgulamıyorum ,yaptığımdan utanmamak için.Halbuki yerimden kalkıp kuzu kuzu peşinden gidişim, 'yakın' deyip arabayı almadan yürüyüşüm peşinden.Önce küçük bir yokuştu tırmanışımız.Yokuş bitmeden yarısında giriverdiğimiz apartmanın dar keskin dolambaçlı merdivenlerini çıkarken burnuma çektiğim rutubet kokusu .Dört kat çıktık belkide beş.Son kata çıkmadan vardık.Usulca buyur etti beni içeri yine sormamaya çalıştım kendime , 'ben neden geldim?' Küçük bir antre ve ortaya açılan bir salon , salonla iç içe bir mutfak.Küçük bir alan anca bu kadar şirin olabilir.Az ve sade .Bir üçlü kanepe bir tekli koltuk .Tekli koltuk tam pencerenin önüne çekilmiş onun önünde kırmızı bir sehpa sanki odaya tek rengini veren nesne.Pencereden baktığımda ise koca bir şehri evine sığdırıyormuşcasına bir manzara hangi yöne bakarsan orada kalır gözlerin.Sol taraf alabildiğine yeşillik.Biraz önce bulunduğum parkı ormanmışcasına seyrediyorsun.Sağ taraf doruklara doğru iyice sivrilen yalnız bir dağ ve tam karşında farkedilen deniz.

"Çok güzel !"

Saatlerdir konuşmamışım gibi
kendime yabancılaşmış sesim boğazım acıyor .
Bana bakıyor sanki biraz önceki halimi hiç görmemiş gibi.

"Sementra'yı bana hatırlatan bir yer arıyordum.Bu eve girip de bu pencereden baktığımda gözlerim doldu, birileri beni seviyor dedim
göklere bakıp" penceresinin hemen yanındaki duvara yerleştirilmiş kitaplığını gösterip.

"İşte eve gelince ilk konağım burası.Kitabımı alır bu koltuğa oturup saatlerce okurum .Mola vermek için sadece başımı kaldırıp manzaraya bakmam yeterlidir."

Çok güzel,

Evim geliyor aklıma daha doğrusu odam ,çatı katı.

"Ben de bir çatı katında yaşıyorum, senin gibi bir manzaram yok ama küçük bir pencere yıldızlara açılıyor, orası da bana yetiyor.Bir de terasım var işte orada benimde dağ manzaram var "

Eliyle salonun sonundaki kapıyı gösteriyor

"Burada bir terasım yok ama bana yetecek bir balkonum var".

Oraya yönelirken kahve yapmak üzere yalnız bırakıyor beni.Balkonda rüzgar yüzümde dolaşırken,
gülüyorum.
Neredeydim nereye geldim .Ne haldeydim, şimdi ne haldeyim.Gözlerim yarı kapalı sesleri dinlerken elindeki kahveleri masaya bırakıp

Güzel mi ? diyor

Ağzı öyle diyor ama gözleri başka bakıyor 'nasıl oldun biraz daha iyi misin? ' diyor

"Güzel çok güzel" diyorum.

"Hayatta mutlu olmak bu kadar kolay işte arkadaşım, Bir gökyüzü üzerimizde , bir deniz elimizin altında sadece hayatımızı yoğurma kalıyor bu yer ile gök arasında.

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin