Kaçıyorum Bu Dünyadan Nedenini Hiç Sorma

42 6 0
                                    

Bazen tutunduğunuz umutlardan birdenbire aşağıya yuvarlanarak düşersiniz.Umut diye sarıldığınız, boş bir hayal ve kocaman bir yalandır. İçinizde sakladığınız o küçücük sevgi kırıntılarıda öğrendiklerinizin hayal kırıklığıyla parmaklarınızın arasından dökülür gider.İçinizdeki o kocaman boşluklarla hayata yeniden ve yeniden başlayıp durursunuz.
Saatler önce öğrendiği gerçekle aklındaki bütün eksik parçalar yerine oturmuştu.Keşke oturmasaydı.Keşke aklının bir köşesinde sevildiğine dair bir umut yaşasaydı. O geceyi ,şimdi her anını tekrar yaşadı. Onun ağzından çıkan her sözcüğü irdeledi ve ortaya çıkan acı gerçekle irkildi.
Ona özlemle bakan gözler
aslında onun gözleriyle buluşmuyordu.
Hasretinden öldüğü de o değildi,onu avuçlarının arasına alıp , doya doya öptüğü sandığı kişi de kendisi değildi.Onu odasına sürüklerken tabi ki rahatsız olmamıştı çünkü zaten orası onların odasıydı.Özleminden öldüğü , sevdiği kadına kavuşmuştu.Onun için gözlerinden sevinç gözyaşları dökülüyordu.Kendi de dememiş miydi ? 'Ben bu hayatta sadece O'nu sevdim'. Acıyla dizlerinin üstünde yere çöktü titreyen elleriyle güçlükle tek elinin üstünde yere kapandı Bu çok acı vericiydi.Bu hikayede kendisi hiç var olmamıştı bile.Onun bakıp da gördüğü kendisi değildi. Doğum günü , onu yanıltan , karşısındakine inanıp ona akmasını sağlayan da onun doğum günü değildi.Sevdiği kadının , olmayacak doğum gününü unutmak için, delilerce içmiş , kendisini kaybedince hep olmasını istediği hayale tutunmuştu. Onu bir kere görmek , ona son kez dokunabilmek .Kendimi bu hayatta hep , bir hiç gibi hissetmiştim.Kimsenin göremediği, varlığıma inanmadığı bir hiç...
Ama bu yok olmaktı.Aşağılanmaktı.
Kullanılmaktı.Hiçbir değerim yoktu.Ne derse desin içindeki sızıya bir ad koyamıyordu.İlk defa bu evde gerçekten bir fazlalık olduğunu hissetti.
Gitmeliydi,bir daha bu eve adım atmamalıydı. O eşini aldatmış hissediyordu , bense bir aşk hikayesinde yaşamayan bir kişinin gölgesi durumundaydım.Onunla geçirdiğimiz her vakitte söylediklerini , o zaman anlamlandıramadıklarımı ,
şimdi net bir şekilde
görüyordum.

Bu yaşadıklarım bende nasıl bir güç yarattıysa kendimi boydan boya camla kaplı, göklere ulaşıp sonsuzluk hissi uyandıran görkemli dış cephenin önünde buldum.
"Hapningent Holding "
Dokuz yaşından beri hiçbir binasına girmediğim, babamın bilmem kaç tane olan ünlü şirketleri.En son bu binaya girdiğimde ağzım burnum dağılarak çıkmıştım.İki kadın çalışanının önünde suratıma yediğim tokatlarla sendelerken, kadınların korkudan hiçbir şey diyememeleri ,benim ezilmem, küçülmem, herkesin önünde babamdan dayak yediğim için ölmem.Bir patronun
çocuğunu insanların önünde acımadan dövmesi . Oysa böyle bir zenginliğin sahibinin oğlu şımartılırdı, böyle bir veliaht herkesin imrendiği kişi olarak göklere çıkartılabilirdi ,sevgiye boğulur , para önüne akardı .Normali böyle olurdu. Sadece bir kolayı herkesten önce istememdi kabahatim. Arsız , terbiyesiz,
görgüsüz olmamalıydı, patronun oğlu. Herkesin düşündüğü oydu.Oysa gerçek olan beni görmeye tahammülü olmaması ve dövmek için
sadece küçücük bir neden yeterdi.Annemin o zamanlar belki beni sever diye yaptığı küçük atılımlarından biriydi.Baba oğul vakit geçirsinler. Ama eve yüzüm dağılmış olarak geldiğimde onunda artık hiçbir ümidi kalmamıştı.Belkide bu son damlaydı.Kaçmaya karar vermeden önceki yaşadığımız son olaydı.Annem bir daha beni babamın holdingine göndermedi.O da hiç çağırmadı zaten .Bense ne onun ne de holdinglerinin kapısının yanından geçtim. 'Hepningent '
soyadını hep sakladım.Oğlu olduğumu sakladığım gibi.Şimdiyse nasıl bir cesaretle içeri girebiliyordum
Sekreter kıza 'Toyan Sevingen' olduğumu söylediğimde tabiki onun için hiç bir anlam ifade etmedi.Korent Beyle görüşebilme ihtimalim bu isimle sıfırdı.Ağzında hızlıca randevunuz olmadan giremezsiniz lafını ,
"Oğluyum " diye kestiğimde yüzündeki şaşkınlık görülmeye değerdi.İlk defa kendimden emin , konuşmasına izin vermeden "Oğluyum direkt arayıp adımı verirseniz anlayacaktır "
Kız telefonu eline alırken ağzından dökülen kelimeler içimi acıttı.
"Oğluysanız cep telefonundan haber verip de girebilirsiniz.Neden bir yabancı gibi buraya geliyorsunuz ?"
Babamı bir ümit aramıştım fakat bana geri dönmemişti.Dönmezdi hayatımın çok zor anlarında birkaç kere aramak zorunda kalmıştım.O zaman da geri dönmemişti.Benim başıma gelebilecek kötü olaylar onu etkilemezdi. Merak etmezdi.Sadece beni yok sayardı. Onun için gelmiştim ayağına.
Kız babamın özel sekreterine bağlandı bilgilendirdi.İki dakika sonra sekreter onu aradı.Konuştukça kızın suratı değişti, anlamlandıramadığı durumla bana gözleri utanarak kaydı.Bense az çok söyleyeceklerini tahmin ediyordum. "Efendim şimdi bir toplantı hazırlığındaymış.Üç saatten önce görüşemezmiş."
Anladım der gibi başımı salladım.Kız daha anlamsız bakıyordu.Bir oğul babasıyla görüşmek için neden işyerine gelirdi ?Babam benimle görüşmek istemiyordu. İstemediğini biliyordum ama belki kapısına geldigimde beni geri çevirmez diye düşünüyordum Eve gidip orada konuşmak istemiyordum.
Annemin haberi olsun istemiyordum.Kalıp çaresiz üç saat bekleyecektim.
Yalvaracaktım babama , bu evliliği bitirmesi için yalvaracaktım.İsterse çok uzaklara giderdim bir daha suratımı göremezdi.Ya da evimize girerdim,bir daha hiç çıkmazdım.Yeter ki o eve geri dönmeyim , bir daha Dui'yi görmeyim! Yer yarılsın ve ben yok olayım.
Annem kolumun kırıldığını duyar duymaz buluşmak istemişti bende eve gelmemesi için çiçekçi dükkanına gitmiştim.
Merdivenden yuvarlandığımı söyledim.Ayrıca biraz soğukta kalıp üşütmüştüm.Her söylediğime inanmıştı.Halbuki ona yalan söylemeyeceğime söz vermiştim. Nasıl anlatırdım bu olanları ?
Yok , henüz birkaç aydır rahat nefes alıyordu. Tekrar tekrar üzmeye hakkım yoktu onu.Oturup bir mekanda üç saatin geçmesini bekledim.İçimdeki öfke , babamla karşı karşıya gelme tedirginliğiminde üstündeydi.O eve gitmek,onu görmek istemiyordum.O benden nefret ediyordu ama ben de kendimi tam aptal gibi hissediyordum.Düştüğüm durum rezilceydi ama haksız ben görülmüş, üstüne dayağı ben yemiştim.
Babamın katına çıktığımda üç saat geçmişti.Uzun koridoru yavaşça ilerlerken sekretere babamı soracağım için yine gerilmeye başlamıştım.Ve bu katı o kadar iyi hatırlıyordum
ki bu dar koridor boyunca babam tokat attıkça başım duvarlara çarpıyordu.Küçücük bedenim o kocaman ellerden kendini koruyamıyordu.
Bunumdan akan kan oluk oluktu ,kendimi daha da koruyamayacağımı anlayıp gözüm kararmış yere yığılıvermiştim.Babamdan dayak yemekten çok kadınların önünde dayak yemek gücüme gitmişti.Oysa o zamanlar babamın beni sevdiğine dair ümitlerim vardı. O günü bu kadar net hatırlarken , karşımda bir anda beliren adamla adımlarım duruverdi.
Karşımdaki heybetli vücut beni görünce ilk önce bir sendeledi
ya sabır dilenir gibi boynunu yandan bir kütletti.Başını iki yana çevirip insanları kontrol etti. Dişlerinin arasından tıslar gibi "Ne arıyorsun burada ?" dedi

DönüşümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin