'Söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz.'
-Stefan Zweig;
■□■□■
"Otuz birinci bölüm-Baba"
"Babasının güzel Deniz'i.." diyerek saçmalarımdan öpen babamla gözlerim doldu.
Gözleri sıkı sıkı kapatarak gözlerimdeki yaşları kendimce geri göndermeye çalışıyordum.
Fakat saçlarımı okşayan elleri buna engel oluyordu.Sol gözümden akan yaş, ilk kez canımı yakmadı. Bu kalp ağrılarımın yanaklarıma süzülmesi değildi. Ben ilk kez mutluluktan ağlıyordum. Hissettiğim huzur, gözlerimi dolduruyordu.
Garipti.. hem de çok garip.
"Ağlama baba'm.. ölürüm gözyaşlarına." diyerek gözyaşımı sildi.
Ve bu benim kendimi sıkma girişimimin son darbesi oldu. Daha fazla tutamadım kendimi. Gözyaşlarıma hakim olamadım.
Arka arkaya yanaklarıma doğru yol aldılar.Belimden çekerek iyice sarıp sarmaladı.
Saçlarımın üzerine art arda öpücükler bırakırken ben kollarında usul usul ağlıyordum.
Ben ilk kez babamın kollarında ağlıyordum. Ve işin enterasan yanı, bu acıdan değil, mutluluktandı.
Korktum. Tüm bunların birer rüya olmasından o an ölesiye korktum. Bu ihtimale nefret ettim.
Ben duygularımı onlarla keşfetmiştim. Bunca zaman sonra onlarla eski ben gibi olmuştum.
Aile'nin ne demek olduğunu tam yirmi dört yıl sonra öğrenmiştim..
Geç olmuştu, ama çok güzel olmuştu..
Otelde yaşanan o olayın üzerinden tam üç gün geçmişti. Tamamen konağa yerleşmiştim. Buraya alışmıştım. Hemde fazlasıyla.
Ben ilk kez bir evi kendi evim gibi görebiliyordum ve bunun sebebi asla konak değildi. İçindekilerdi.
Gerçekten de, bir evi ev yapan duvarları değil, içindekileriydi.
Aileme fazlasıyla bağlıydım. Onlara karşı anlam veremediğim derecede sevgi barındırıyordum.
Güveniyordum, eğleniyordum, onları anlıyordum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar Tanesi (Gerçek Aile)
General FictionTüm yaşanmışlıklarının 'yanlıştan' ibaret olduğunu öğrenen bir kadın, yıllarca bir başkasını seven, canları bilen bir aile.. kader onları yıllar sonra bir araya getirmişti. Klasik bir karıştırılmış bebek hikayesi miydi bu ? Hayır, çok daha fazlasıyd...