Tüm yaşanmışlıklarının 'yanlıştan' ibaret olduğunu öğrenen bir kadın, yıllarca bir başkasını seven, canları bilen bir aile.. kader onları yıllar sonra bir araya getirmişti.
Klasik bir karıştırılmış bebek hikayesi miydi bu ? Hayır, çok daha fazlasıyd...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'
Ne bileyim ? Ben böyle her şeyi düşününce her şey de beni düşünür sandım.'
-Namık Kemal;
■□■□■
"Elli dokuzuncu bölüm- Kaza"
"Bildiğiniz gibi biz birlikteyiz. Birbirimizi seviyoruz." dedim dakikalardır süren bakışmaları sonlandırarak.
"Bugünü yaşamamak için çok dua ettim. Neden kabul olmadı acaba ?" diye anneme doğru fısıldayan babam zannettiğinin aksine duyulmuştu.
Sözleri yüzümü güldürmüştü.
"Sen şimdi 'çakma ağa' dediğin adamı seviyorsun ?" dedi Cihangir.
Kafamı salladım. Yetmedi sözlerle ifade ettim kendimi. Oysa ona olan hislerimi anlatmaya kelime, kavram yetmezdi.
"Evet, seviyorum. Aşığım ona."
Bu dakikadan sonra bir şeyleri saklamanın, gizlemenin bir manası yoktu.
"Aşığım diyor," dedi Aziz sesine yansıyan sinirle.
"Diyemez miyim ?" dedim deminden beri ilk kez gözlerine bakarken.
"Hepinize soruyorum. Ben birini sevemez miyim ?"
"O nasıl soru kızım ? Tabii ki, sevebilirsin. Kim sana engel olabilir ? Bir şey diyebilir ?" dedi babam destek olarak.
Kıskanıyordu. Gözlerinden belliydi. Durmadan anneme 'gerçekten sevgililer mi ?' diye soruyordu. Duyuyordum. Ama yanımda duruyordu. Dağhana çektirecek gibiydi. Ama engel de olmuyordu.
"Bu durum ne kadardır var ? Sende iki sene de, kalp krizi geçireyim şurada!" dedi Cihangir elini kalbinin üzerine koyarak.
Yüzümü gülümsetti bu hâli. Ortamın gerginliğini yok etmenin derdindeydi.
"On gün,"
Förtleştiğimiz tarihten hesaplamıştım. Sevgilili olalı yirmi dört saat bile olmamıştı.
"Dünya da erkek mi yok ?" dedi dakikalar sonra Aziz. Kendince bahane buluyordu.
Oysa hepimiz bu adamın Dağhan olmasının bir sorun teşkil etmediğini iyi biliyorduk.
"Toprağa da aynısını sordun mu ağabey ?" dedim sakin bir şekil de.
Tek bir sorum yetmişti herkesin susmasına.
"Ben sizi anlıyorum."
"Anlayamazsın! Biz sana yalanlar söylemiyoruz çünkü!" dedi sesini yükselterek.
İrkildim.
"Aziz! Sesini yükseltme," diye ağabeyime kızdı babam.
Aziz'in bana bağırmasına asla alışık değildim. Bu bir ilkti. Ve beklediğimden de can yakıcıydı.