Bana bir uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Evet bu bakışın anlamı tamamen buydu. Hiç yumurta kıran biri görmemiş olmalıydı. Bu bakışını alıp çerçevelemek isterdim. Dün gece iyi uyumuş olmalıydı. Çünkü öyle kötü horlamıştı ki bir an evde makina var sanmıştım. Yakışıklı, kibar, harika prens horluyordu. Bakınız, insan olduğuna kanıt.
Yalnız anlayamadığım şey, neden hep gömlekliydi?! Böyle mi uyumuştu yoksa? "Daha önce yumurta gördün mü?"dedim merakla. Charles gözünü yumurtalardan çekti ve bana odakladı. "Ne?! Yani...Evet."dedi. İnandırıcı değildi. Hatta hiç değildi. Allah aşkına neyi inandırıcı bulmuyorum? Prens ile sabah mutfağımda olmak ve kahvaltı hazırlamak o kadar inandırıcı ki, insanlara desem Bakırköy'e yatırırlar beni.
"Denemek ister misin?"dedim yavaşça ona bakarak. Bir andan da nefesimi tutmuştum. Kabul ederse nasıl öğretecektim? "Olur."dedi ve nefes almamı sağladı. Dudağımı dişledim ve yana kaydım. Bedeni yanımı doldururken iki yumurta çıkardım. "Al bunları."dedim ve uysal kedi gibi talimatıma uydu. Bu şeylere alışık olmalıydı.
"Şimdi bunları araba gibi düşün. İkisi çarpışacak ve kaza olacak."dedim. Sesime biraz aksiyon katmıştım ve bu Charles'ı güldürdü. "Araba?"dedi ve yumurtaları çakmak üzere kaldırdı. Tam başlıyordu ki, "Dur!"dedim. Bana bakıp durdu. "Yapabileceğine eminsin değil mi?"dedim.
Prens güldü ve, "Ben İngiltere prensiyim. Sence yapamadığım bir şey var mı,Daisy?"dedi ve devam etti. Daisy? Daisy!! İsmimi ingilizceye mi çevirdi yani? İngilizce hali bile güzeldi ama bunu düşünmüş olması komikti. Yumurtaları çaktı ve beyaz ve sarı etrafa saçıldı. Prensin elleri de yumurta oldu. Hatta yüzüne bile sıçramıştı.
"Bence zirvedeyken bırakmak en iyisi Charles."dedim. Prens gülmeye çalıştı ama bozulduğunu anlamıştım. Demek ki neymiş? İngiltere prensinin yapamayacağı şeyler de varmış! Charles kabukları da tabağa attı ve elini yıkamaya gitti. Bence yalan söylemişti, yumurtayı ilk kez gördüğüne emindim. Ona kendi üstünü giyme şansı bile verilmiyordu, ne yumurtası!
O yüzünü temizlerken ben işime devam ettim ve yumurtayı pişirdim. Mutfağın amerikan tarzı olması iyi miydi kötü müydü anlamadım. Oturmuş beni izliyordu ve bu sinir bozucuydu. Yumurtayı da masaya koydum. Domates, salatalık, peynir, zeytin, ekmek. Daha ne? Prens var diye kırk çeşit yemek yapamam herhalde. Öğrenciyim ben öğrenci.
"Kendi üstünü kendin giymek nasıl bir duygu?"dedim kahveleri koyarken. "Güzel. Özgür."dedi kısaca. Bana çok ufak görünen şeyler ona o kadar yeniydi ki. Kahve, yumurta, kıyafet. Giderek eğlenceli bir hal alıyordu. Kahvesini koyup önüne bıraktım.
"Evet şimdi en önemli kısıma geldik. Yumurta nasıl yenir."dedim ve büyük bir ekmek kopardım. Sonra içini açtım ve hamurunu çıkardım. Bu pis huyumdu. Hamurunu ve kabuğu ayrı ayrı yerdim.
Hamuru açtım ve yumurtaya daldırdım. Prens şaşkın bakışları ile beni izliyordu. "Bunun tadı böyle çıkar. Sende dene."dedim. Ekmeği ağzıma attım. Şu an yumurta o kadar leziz geliyordu ki anlatamam, adeta özel soslu ıstakoz yiyordum. Charles benim gibi ekmek kopardı ve kibarca içini açtı. Aynı narin hareketler ile yumurtaya daldırdı ve çok az da olsa alabildi. Yavaşça eğildi ve ısıra ısıra yedi. "Isırma. Direkt ağzına at."dedim ve cesaret verir gibi baktım. Yeniden denedi ve zor da olsa dediğimi yaptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...