48.Bağ|Uyku

100K 5.9K 767
                                    

Başımı yastığa gömerek Charles'ı dürttüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Başımı yastığa gömerek Charles'ı dürttüm. Ama kıpırdamadı bile. "Charles." diye mırıldandım ve o zaman bir hareket doğdu. "Bebek ağlıyor." dedim zar zor.

Aslında bebeğe hizmetçilerin bakması gerekiyordu. Ama ben bunu reddettim. Rosaline ile kavga dahi ettim. Benim bebeğime neden hizmetçi bakıyor arkadaş. Biz rahatsız olmayalım diyeymiş. Charles'ın da başının etini yedim kaç gün. Resmen küstüm bir de. O da en sonunda kraliçe ile özel konuşarak halletti.

Ama şu an sorunumuz ağlayan Göktürk'ü kucaklayacak kişi.

"Charles." dedim yeniden. Bebek hala ağlıyordu. Charles ne kadar uyanık olduğunu anlamadığım bir şekilde ayağa kalktı ve paytak paytak beşiğe ilerledi. Bebeği kucaklarken derin nefes verdi ki ben bile duydum. Sonra yavaşça oğlumun sırtına vurmaya başladı. Gazı yok ki çocuğun.

"Hush, little baby, don't say a word.
(Sus, küçük bebeğim hiçbir şey söyleme.)*

Papa's gonna buy you a mockingbird
(Baban sana alaycı kuş alacak.)

And if that mockingbird won't sing,
(Ve olur da alaycı kuş ötmezse)

Papa's gonna buy you a diamond ring
(Baban sana bir elmas yüzük alacak.)

if that diamond ring turns brass,
(Ve olur da elmas yüzük pirince dönerse)

Papa's gonna buy you a looking glass.
(Baban sana bir ayna alacak.)"

Charles'ın söylediği ninni öyle güzel geldi ki yeniden uyuklamaya başlamam uzun sürmedi. Ama oğlumuz bu gece uyumak istemiyor gibiydi. En sonunda yataktan kalkıp yanlarına gittiğimde Charles'ın koltuğa oturup uyumuş, bebeğimizin de kucağında ağladığını gördüm.

"Gel bakalım anneye." diyerek minicik bedeni kucakladım. Küçük parmakları ile saçlarımı tuttu ve acıktığını o an anladım. Tabi Charles buna çözüm bulamazdı. Yapay göğsü olmadığı sürece.

Yavaşça yatağın kenarına oturarak oğlumu emzirmeye başladım. Dışarıdan gelen ışıklar yüzünü oldukça net gösteriyordu. Küçük bir burun, pespembe dudaklar ve sarı saçlar. Benim oğlum çok güzel.

"Oğlum?!" diyerek ayaklanan Charles çocuğu ürküttü. "Sakin ol." dedim yavaşça ve Charles bizi o zaman fark etti. Hızla alnına vurdu ve bir şeyler söylendi. "Çocuk kucağındayken uyumuşsun. Hadi git uyu sevgilim." dedim neredeyse esnerken.

Charles alnıma bir öpücük kondurdu ve oğlunun başını okşadı. "Gece uyanmasa baba olmak çok güzel." Valla yarı uyanıyorsun Charles bey. Ben her türlü kalkmış oluyorum.

"Bebek işte. Ne zaman acıkacağı belirsiz." dedim ve ekledim. "O ninniye devam etsene." Charles kendi tarafına geçip başını yastığa koydu ve ninniyi söylemeye başladı. Ben de bir yandan oğlumu salladım. Öyle tatlıydı ki beş dakika geçmeden uyumuş oldu.

21.Yüzyıl PrensiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin