Ritimli müziğin renk kattığı salonda etrafı inceliyordum. Tabi bir yandan da koşuyordum. Hemen yanımdaki koşu bandında havalı, çekici, aşırı seksi derecede koşan Charles dışında olağan bir şey yoktu. Gri bir sporcu atleti giymişti. Ve o da terden dolayı yer yer ıslanmıştı.Ona bakmayı kesip etrafı incelemeye devam ettim. Daha doğrusu kızları. Kısacık şort ve belde biten üstleri ile yarı çıplak olan kızları. Charles kulaklığını takmış müzik dinleyerek koşarken onları görmüyor olabilirdi. Ama ben görüyordum.
Prensi önce şaşkınlık ile karşılıyorlar, ardından etrafında dolanarak yapacak bir iş buluyorlardı. Ama ben prensimi size verir miyim?! Ah pardon sevgilimi.
Sevgilim. Bunu düşününce istemsizce durdum. Ve koşu bandı çalışmaya devam ettiği için çok güzel bir şekilde yere çakıldım. Charles ile sevgili olmak. İnanılmaz geliyor. Yani birine desem bana deli der. Deliriyorum bence de!
"Daisy!" diyerek koşu bandını durduran Charles'a bakmadan kalkmaya çalıştım. Ama dizimde oluşan yara çok acıyordu. Hadi ama kızım. Sen mahallede ne olaylar atlattın. Ayağa kalk.
"İyi misin? Nasıl düştün?" dedi Charles ve sonra dizimi gördü. Şu soruyu hiç sevmiyorum. İyi misin?! Yok keyfime yere oturuyorum ben burada. Yüzümü öylesine asmak istedim.
"İyiyim. Sadece kalkmama yardım et." dedim ve elini tuttum. O sırada bizi gözetleyen kızlara bir bakış attım. O benim der gibi. İçimden şeytani şekilde gülsem de dışımda acı çekiyordum.
Charles elimi nazikçe sıktı ve kalkmamı sağladı. Kalkınca da elini belime koydu. Ya canım benim nasıl da sevgilim diye bağırıyor. Bu arada yaranın acısı geçti bile. Ama bunu söylemesem daha güzel şeyler olacak bence.
"Yürüyebilir misin? Kucağıma alabilirim." dedi Charles. Hızla ona bakarak "Gerek yok. O kadar kötü değil." dedim. Sadece habere çıkmak istemiyorum. Beni kucağına aldığını yazan bir sürü manşet korkutucu geliyor.
Spor merkezinin ortasındaki rahat koltuklardan birine oturunca, belimden ayrılan elin bıraktığı soğukluğu hissettim. Köpek bakışlarımı Charles'a atmaya başladım. O ise spor merkezi görevlilerinden birine bir şey söyleyip yanıma oturdu. Alt tarafı dizimde yara var. Biraz fazla mı abarttı acaba?
"Şimdi nasılsın?" dedi merakla. Ve dizime ufak bir bakış attı. Senin ufak bakış atan gözlerini yerim. "Ben iyiyim Charles. Sadece ufak bir yara." dedim umursamaz gibi. Evet bu en iyi taktikti. Bilirsiniz kız inkar etse de, erkek inanmaz ve üsteler.
Görevlinin getirdiği ecza çantasını görünce ufak bir şok geçirdim. Gerçekten abarttığı kesindi. "Biraz acıyacak." dediğinde yutkundum. Bunu biliyordum. Tentürdiyot acıtıyordu. Hem de nasıl.
Pamuğa döktüğü koyu renkli sıvıya kötü bakışlarımı atıp dudağımı ısırdım. Şimdiden hazırlanayım acıya diye. Charles hızla, iyi miyim diye bakmadan, pamuğu dizime bastırdı. Bunu tekrarlarken acı olmadığını fark ederek şaşırdım. Sevgili prensin pamuğu bastırırken üflediğini o zaman anladım. Yaranın üstüne gazlı bez koyup, yara bandı ile son hamlesini yaparken büyülenmiş gibiydim. Sadece ilk yardım yapıyor gibi duruyordu. Ama o daha önce yaşamadığım bir şeyi yaşatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
21.Yüzyıl Prensi
Humor#Wattys2016 Obur Okunan Kazananı 21. yüzyılın peri masalı Türkiye 'ye taşınıyor. İngiltere prensi IV.Charles küçüklüğünden beri çeşitli dilleri öğrenmenin yanı sıra birçok ülkede eğitim almıştır. Bu ülkelerden biri Türkiyedir. Prens Charles daha ön...